Tuesday, December 12, 2017

1900 Yıllık Mumyanın Sırrı Açığa Çıkacak

  No comments
Bbc Türkçe'de yer alan habere göre:
ABD'li bilim insanları, Mısır'da keşfedilen bir mumyayı, geliştirilmiş X-ray tarama yöntemleriyle inceliyor. İlk kez denenen bu yöntemle, mumyanın üç boyutlu analizi en küçük ayrıntısına kadar yapılabilecek.
1911'de Mısır'daki Hawara antik kentinde bulunan mumya şu ana dek hiç bozulmadı.
Keten kumaşlarla sıkıca sarılmış bedenin yüzüne yerleştirilmiş olan çocuk portresi, araştırmacıları heyecanlandırıyor.
Dünyada var olduğu bilinen bu "portre mumyalardan" sadece 100 tane var.
Araştırmacılar, sinkrotron ışınımı kullanılan, ultra parlak yüksek enerjili X-Ray teknolojisiyle, keten bezlerle sarılı yüzeyin altındaki tüm yapıları tespit ve analiz etmeyi amaçlıyor.
Mumyalama sırasında beynin çıkarıldığı düşünülürse, kafatasının içinde ne olabileceği de merak uyandırıyor.

Thursday, December 7, 2017

Thursday, November 9, 2017

En Popüler Kentlerimiz

  No comments
Euromonitor’ün yaptığı ‘Dünyanın En Popüler 100 Kenti’ listesine Türkiye’den dört kent girdi.
BBC Türkçe’nin haberine göre listede İstanbul 15. sırada yer aldı. 29’uncu sırada Antalya, 68’inci sırada Edirne ve 85’inci sırada Artvin var.
İlk 10 sıra
Listenin ‘ilk 10’unda sırasıyla Hong Kong, Bangkok, Londra, Singapur, Makao, Dubai, Paris, New York, Shenzhen ve Kuala Lumpur yer aldı.
Euromonitor 100 ülkede yaptığı araştırma sonrası listesini, bir şehir içinde 24 saat ya da daha fazla zaman geçirilen uluslararası ziyaretleri inceleyerek oluşturdu.
‘Terör saldırıları etkiledi’
Euromonitor Antalya ve İstanbul’a gelişlerin Suriye’deki iç savaş dolayısıyla ve Türkiye’nin artık güvenli olmadığı algısı yüzünden düştüğünü belirtti.
Artvin’i Gürcistan listeye soktu
Artvin’in ise Gürcistan’dan gelenler arasında popüler olması dolayısıyla turizm açısından çekici olduğu vurgulandı.

Tuesday, November 7, 2017

7 Kasım 2017: İngilizce öğrenme aşkı

  No comments
  İngilizce öğrenme isteğimden vazgeçmedim. Boş kalmaktansa ingilizce öğrenmek daha iyidir.
       Yabancı dil öğrenmek istiyorsanız,devamlılık önşartınız olsun. Durumunuz müsait ise ingilizce kursuna gidin. Çok faydasını görürsünüz. Tabi bu diğer yabancı diller için de geçerli. Ben daha önce şartlar elverseydi, Rusça ya da İspanyolca da öğrenmek isterdim. Belki o dillere olan kabiliyetim daha fazladır.
        Vaktimi de boşa geçirmemeye karar verdim yeniden ;) Genelde bu tür kararları pazartesi verirdim. Neyse ki bu gün günlerden salı. Çok geç kalmış sayılmam.
        Hayatına bir yön vermek istersen, önce plan yapmayı dene. Belki tutar. Olmadı doğaçlama dalarsın.
       Kendine iyi davran,hayatını iyi değerlendir.

  

Sunday, October 22, 2017

Türkiye'nin tehlikeli olarak şikayet edilen ürünleri

  No comments
BBC Türkçe'nin haberine göre:
İtalya Ziraatçılar Birliği (Coldiretti) tarafından hazırlanan, sağlık açısından en tehlikeli gıdalar listesine en fazla sayıda ürün ve şikayetle giren ülke Türkiye oldu.
Coldiretti'nin listesi, Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan ve Avrupa ülkelerine giren gıda ürünleri hakkında verilen ikaz ve uyarıların bir araya getirildiği RASFF raporuna dayandırıldı. Söz konusu listeyle ilgili İtalya'nın Cernobbio kasabasında düzenlenen Uluslararası Tarım ve Gıda Forumu'nda Cuma günü bir sunum yapıldı. Coldiretti, ayrıca bunu, "en tehlikeli gıdalar kara listesi" başlığıyla kendi internet sitesinde de yayınladı.
Ürünlerin sıralaması, 2016 yılında haklarında verilen ikaz ve uyarı sayısına göre yapıldı. Listenin ilk sırasında 96 uyarıyla İspanya üretimi balık yer aldı. İspanya'dan gelen balıkların yüksek seviyede cıva ve kadmiyum içerdiği gerekçesiyle şikayet konusu olduğu belirtildi. Listenin ikinci sırasında 93 uyarıyla ABD'den ithal edilen diyet ve gıda takviyesi ürünler, üçüncü sırada da 60 uyarıyla Çin'den ithal yer fıstığı yer aldı.
Dördüncü sırada ise yüksek derecede böcek ilacı kalıntısı içerdiği belirtilen Türk malı biber geldi. Türk biberi için geçen yıl 56 uyarı yapıldığı belirtildi. 14 maddenin 5'i Türkiye'den 14 maddelik listede Türkiye'den gelen beş ürün yer alıyor. Listeye Türk biberinin yanı sıra Türkiye'de üretilen kuru incir, fındık, Antep fıstığı ve kuru kayısı da girdi. Türkiye, tehlikeli ürünler listesine en fazla ürünle giren ve ürünleri hakkında en fazla sayıda uyarı yapılan ülke oldu.

Saturday, October 7, 2017

Viking mezarında "Allah ve Ali yazısı

  No comments
Sputnik Türkçe'de yer alan habere göre İsveç'te 9. yüzyıldan kalma Viking mezarlarında 'Allah' ve 'Ali' yazılı giysi ve kumaşlar bulundu. Heyecana neden olan keşifle ilgili konuşan Uppsala Üniversitesi Eski Çağ Tarihi ve Arkeoloji Bölümü araştırmacılarından Annika Larsson "Vikingler, İslam dininden ve ölümden sonra cennette sonsuz yaşam inanışından etkilenmiş olabilir" dedi. Uppsala Üniversitesi Eski Çağ Tarihi ve Arkeoloji Bölümü araştırmacılarından Annika Larsson, Birka kentinde ortaya çıkarılan Viking mezarlarındaki incelemeler sırasında üstünde Allah ve Ali yazılı giysi ve kumaşlar bulduklarını belirtti.
DNA analiziyle tarih yeniden yazıldı: Kadın Viking savaşçılar gerçekten varmış Larsson, "İlgi çekici bir keşif oldu. Vikingler, İslam dininden ve ölümden sonra cennette sonsuz yaşam inanışından etkilenmiş olabilir'' değerlendirmesinde bulundu. Sözcüklerin Arap harflerinin düz, köşeli ve geometrik olarak kullanıldığı Kufi yazı türüyle yazıldıklarına işaret eden Larsson, ''Vikingler, ölülerini elbise ve mücevherleriyle gömüyordu. Mezarlarda üstlerine gümüş şeritlerle Allah ve Ali ifadeleri işlenmiş bazı ipek giysiler ve kumaşlar bulduk. Keşif, heyecana neden oldu. Bu ifadelerin işlendiği giysiler, genellikle ölünün baş ucuna konulmuş. Bu ifadelere bazı yastıklarda da karşılaştık'' dedi. Vikingler ile İslam alemi arasındaki kültür alışverişine dikkati çeken Larsson, ''Rusya'nın Volga Nehri boyunca İskandinavya ile Orta Asya arasında bir kültür alışverişi vardı. Mezarlardan çıkan bu kumaşlar, ya ticaret yolu ile satın alınmış ya da yağma yoluyla ele geçirilmiştir. Burada ilginç olan, kültür değişiminin göze çarpmazı. Bazı kaynaklara göre, Müslüman Araplar, ticaret veya başka amaçlar için Batı'ya yolculuk ediyordu'' şeklinde konuştu.
Vikinglerin ölüm sonrası yaşam düşüncesine sahip olduğunu gösteren birçok bulguya rastladıklarını söyleyen Larsson, ''Viking tanrısı Oden'in, Asya'dan göç edip İsveç'in Malardalen bölgesine yerleşen bir savaşçı olduğu söylenir. Vikingler ölümden sonra da hayatın devam ettiğini ve cennette sonsuz yaşamın olduğuna inanıyordu. Bu inanış, doğrudan İslam'dan etkilenmişti'' ifadelerine yer verdi. Larsson, mezarlarda bulunan giysi ve kumaşların geçen haftadan itibaren Enköping Müzesi'nde sergilenmeye başladığını, serginin 3 Şubat 2018'e kadar açık kalacağını sözlerine ekledi. İki yıl önce de Björkö Adası'nda yapılan bir kazıda, 9. yüzyıldan kalma Viking mezarında Allah yazılı bir yüzük ortaya çıkarılmıştı.

Tuesday, October 3, 2017

Vücudumuzun saati bilimsel olarak kanıtlandı.

  No comments
BBC Türkçe' nin haberine göre  'Vücut Saati'ni araştıran 3 Amerikalı bilim insanına Nobel Tıp Ödülü  verildi.
İnsan vücudunun biyolojik saatini inceleyen ve bunu kontrol eden moleküler mekanizmaları ortaya çıkaran üç ABD'li bilim insanı, 2017 Nobel Tıp Ödülü'ne layık görüldü. "Sirkadiyen ritim" diye de bilinen vücudun biyolojik saati, geceleri uyumamızın sebebi olduğu gibi, davranışlarımız ve bedensel işlevlerimizi de ciddi şekilde etkileyen bir olgu.
Bu konuda çalışmalar yürüten ABD'den bilim insanları Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young Nobel Tıp Ödülü'nü paylaşacak. Nobel Komitesi, 3 bilim insanının bulgularının "sağlık ve esenliğimiz açısından dev etkileri" olduğunu açıkladı.
Nobel Tıp ödülüne layık görülen Jeffrey Hall, Michael Rosbash ve Michael Young Her hücrede bir saat Tıpkı bitkiler, hayvanlar hatta mantarlar gibi insan vücudunun da hemen her hücresinde bir saat işliyor. Ruh halimiz, hormon düzeylerimiz, vücut ısımız ve metabolizmamız, hepsi günlük bir ritim içinde çalışıyor. Örneğin her sabah vücudumuz yeni güne hazırlanmak üzere ısınırken kalp krizi riskimiz artıyor.
Biyolojik saatimiz vücudumuzu gece ve gündüze uyum sağlayacak şekilde öyle bir netlikte ayarlıyor ki bu ayarın bozulması çok ciddi sonuçlar yaratabiliyor. Uzun uçak yolculuklarından sonra zaman farkından dolayı yaşanan sarsıntı da işte vücudun, kendisini, ayarladığı ritmin dışında bir yerde bulmasından kaynaklanıyor. Kısa vadede vücut saatinin ritmini bozacak şeyler hafıza oluşumunu etkiliyor, fakat uzun vadede tekrarlandığında iki tür diyabet (şeker hastalığı), kanser ve kalp hastalıkları risklerini artırıyor.
"Moleküler saatin nasıl çalıştığını gösterdiler' Oxford Üniversitesi'nden biyolojik saat uzmanı Profesör Russel Foster "Bu sistemi bir kez bozduğumuzda metabolizmamız üzerinde etkisi çok büyük olur" diyor. Profesör Foster, Amerikalı 3 uzmanın Nobel ödülünü kazanmış olmasından büyük sevinç duyduğunu, Hall, Rosbach ve Young'ın vücut saatinin nasıl çalıştığını ilk açıklayanlar olarak bu ödülü hakettiklerini de söyledi ve ekledi: "Bize moleküler saatin bütün bir hayvanlar aleminde nasıl çalıştığını gösterdiler." Üçlünün bu konudaki araştırması meyve sinekleri üzerinde yapılmıştı fakat bulguları bütün hayvanlarda moleküler saatin çalışmasını sağlayan döngüleri açıklamış oldu.
PER düzeyi istikrarsızlaştıkça biyolojik saat hızlanıyor.Jeffrey Hall ve Michael Rosbash, DNA yapısında, periyod geni diye adlandırılan bir kısmın, sirkadiyen ritim de denilen biyolojik saatin düzenlenmesinde etkili olduğunu ortaya koydular. Periyod geni PER adlı bir proteinin üretilmesini sağlayan "talimatları" içeriyor. PER düzeyi yükseldikçe periyod geni de talimatları kendi kendine kapatıyor. Bunun sonucunda PER proteini düzeyi 24 saatlik döngüler halinde değişiyor, geceleri yükselip gündüzleri yine düşmeye başlıyor. Michael Young da "zamansız" ve "çift zamanlı" diye adlandırılan iki gen keşfetti. Bu iki gen de PER proteini düzeyinin istikrarını etkiliyorlar. PER düzeyi ne kadar istikrarlı ise vücut saati o kadar yavaş çalışıyor. İstikrarsızlaştıkça biyolojik saat de hızlanıyor. PER'in istikrarlı olup olmaması kimilerimizin erkenci ya da 'tarla kuşu' ve kimilerimizin de gececi yani 'baykuş' olmasının sebebi aynı zamanda. Bu çalışmalardan önce biyolojik saat konusu tam olarak anlaşılamamıştı.
Moleküler biyoloji uzmanı Dr Michael Hastings, "Meyve sinekleri üzerindeki bu çalışma öncesinde genetik mekanizmalar konusunda hakikaten bir bilgimiz yoktu. Vücut saati konusu astroloji ile aynı düzeyde bir bilinmeyen sayılıyordu" diyor. Üç uzmanın çalışmaları önemli bir kamu sağlığı konusu olan gece mesaisi konusundaki yeni çalışmaların da önünü açabilir. İlgili haberler İngiliz tıp uzmanları açıkladı: 'Antibiyotikler iyi hissedene dek kullanılmalı' 27 Temmuz 2017 Nobel Ekonomi Ödülü Amerikalı ve Fin iktisatçılara 10 Ekim 2016 Nobel Tıp Ödülü, Japon hücre biyoloğu Yoshinori Ohsumi'ye verildi.

Friday, May 19, 2017

Hayırlı Cumalar

  No comments

Zamanın baş döndürücü bir şekilde geçtiğini hissetmesek de bir hafta daha gitti ömrümüzden.

Gelecek cumaya kimlerin burda olup olmayacağını bilmesek de zamanı en güzel biçimde değerlendirmek gerek.

Geriye dönüp baktığımızda  güzel bir hafta geçirdiğimizi düşünüyorsak ne güzel. Bir de bunun tam tersi var şimdi.

Güzel bir hayata başlamak için, güzel bir gün şart değil. Önce buna karar vermeniz ve buna inanmanız gerek. Olumsuz gelişmeler, her zaman olabileceği gibi hiçbir zaman da olmayabilir. Umarım hiç olmaz.

Sevdiklerinize zaman ayırmak için başlarına bir şey gelmesini beklemeyin. Hazır bu gün nefes varken neler yapılabilir diye düşünün. İkincisi olmayabilir çünkü.

Tembel olmak kaderimiz olmasın. Başımıza gelen çoğu musibet, tembellikten diye düşünüyorum. Bu huyumuzu geride bırakmak için de güzel bir haftadır belki de.

Çevremizdeki olaylara kör gözle bakmayı bırakmak için tam zamanı değil mi sizce de? Kafamızı azıcık günün meşgalesinden kaldırsak, ülke olarak yüzümüzü biraz daha geleceğe çevirsek olmaz mı? Tarihi yeniden biz yazsak diyorum hani!

Geçmiş ve gelecek tüm haftalar,görebilirsek,hepimiz için güzel olsun. Umarım,herkes yaptığı yanlışları Cuma'ya gitmeden anlar.

Thursday, May 18, 2017

Ne izlemeliyiz?

  No comments
Her geçen gün daha da kirlenen bir internet dünyası varken neler izlenmeli?
Youtube gibi bir çok video sitesine, istediğiniz videoları yüklemeniz mümkün. Bu videolardan kazanç elde etme yolu da açık olduğuna göre ne izleyeceğimiz konusunda daha da dikkatli olmak gerek. Çünkü, para kazanmak için aklınıza gelmedik metodlar kullanılıyor.
Özellikle çocuk içeren videoların ciddi bir tehdit olduğunu vurgulayalım. Videodaki çocukların konuştuğu kelimelerin, hangi konuda konuştuğunun ve nasıl konuştuğunun dikkatle incelenmesi gerek. Video bittikten sonra aynı kelimeleri canlı şekilde duyabilirsiniz.
İzlemek, insan için en kolay aktivitelerden biridir. Bu nedenle vazgeçilmesi o kadar kolay değildir. O zaman neler izlememiz gerektiğini bir kez daha hatırlayalım :
* Kendi mesleğiniz ile ilgili videolar
* Önemli haberler
* Eğitim ile ilgili videolar
* İlginç ama saçma olmayan videolar
Tabi liste uzayabilir ya da kısalabilir. Benim görüşüm önerilen videolar ile önünüze gelen her videoyu izlememeniz.
Sizce ne izlenmeli?

Wednesday, May 17, 2017

Boş işlerle uğraşmak yerine yapabilecekleriniz

  No comments
Her güne bir yazı kampanyam devam ediyor. Bu gün bitmeden de bir yazı paylaşmak istedim.
Zamanın nasıl değerlendirileceğinden bahseden yazımı okuyarak neler yapabileceğiniz konusunda fikir sahibi olabilirsiniz.
Benim gördüğüm kadarıyla zamanımızın çoğu facebook,twitter,instagram gibi adı sosyal ağ olan ama insanı telefon ekranı ya da bilgisayar karşısına bağlayan sitelerde geçiyor.
Facebook bildirimleri, twitter gündemleri, instagram fotoğraf yüklemesi derken boş vaktimiz de heba olup gidiyor.
O zaman kapatalım mı kardeş?  Yoo, gayet de ölçülü bir şekilde kullanabilirsiniz. İşte aklıma gelen sosyal ağ dışındaki etkinlikler:
- Misafir almak, misafirliğe gitmek.
- Yemeğe gitmek
-Çay içmek için güzel bir kafeye gitmek
-Yürüyüş yapmak
- Spor yapmak
- Bayram, kandil vs. olmasa tanıdıkları aramak.
Peki sizce boş zamanımızı nasıl değerlendirirsek daha iyi olur?

Tuesday, May 16, 2017

Başarının anahtarı:Azimli olmak

  No comments
Bir önceki yazımı ve ondan önceki yazımı da okudunuz umarım. Bir sorayım dedim.
İlk blog oluşturduğum günü hatırlıyorum şimdi. blogspot.com  uzantılı olsa da çok havalı gelmişti. Sonra bir arkadaşım ile paylaştım bunu. O da tebrik etti ve her gün bir yazı girmemi istedi. Bir hevesle ilk yirmi gün her gün yazdım.
Yazdıkça gelişiyor,daha kısa sürede daha güzel yazılar yazıyordum. Tabi bu hep böyle devam etmedi. Yaz tatili, misafir gitmeler, misafir ağırlamalar derken heves de yazacak yazı da kalmadı (!)
Sonra kaç defa blog adı değiştirdim bilmiyorum. Sonra Google Adsense Başvurusu derken bir çok blog geçti elimden.
Bir ara tamamen vazgeçtim. Zaman yok diye erteledim,boş verdim. Son olarak bu blog hoşuma gitti. İsim olarak da görünüş olarak da beğendim. Ama halen eksik olan bir şey vardı : Yazmak
Son dört gündür, her gün bir yazı girmeye çalışıyorum. Zaten konu da bu : Azimli olmak
Şimdilik gayret ediyorum ve umarım daha da iyi olacak. Ne iş yaparsanız yapın, azimli olmaya özen gösterin. Okuduğum bazı forumlarda iki sene sonra gerçekten başarılı bir blog oluşturduğunu,ondan sonra iyi kazançlar elde ettiklerini yazanları okumuştum. Gerçekten çok aceleci olmuşum ve azimli davranmamışım diyorum kendime.
Sizce azimli olmak başarılı olmak için de yeter sebep değil mi?

Monday, May 15, 2017

Öğrenmek kolay mı?

  No comments
"Eğitim, öğrenme sürecidir. " demiş eğitimciler. Peki öğrenmek kolay mı?
Şimdiye kadarki tecrübelerime göre şartlı öğrenme olursa, insan her şeyi öğrenebilir. İhtiyaç duyduklarınızı nasıl öğrendiğinizi düşünürseniz, dediklerimi daha iyi anlarsınız.
Şimdi biraz da geçmişe gidelim. Yazılı öncesi tüm gece çalıştığınız bilgilerden kaçı aklınızda? Muhtemelen günlük hayatta kullandıklarınız ya da başkasına öğrettikleriniz. Yani ihtiyacınız olan şartlı öğrenme olanlar kalmış aklınızda.
Kar yağmayan bir şehirde kayak malzemesi bulmak ne kadar zorsa, ihtiyaç olmadığını hissettiğiniz kavramları öğrenmek de o kadar zordur.
Öğrenme,çoğu zaman taklit ile başlar. Kolay olduğunu söylemek zordur. Özellikle ilk kez karşılaşılan durumlarda insanın öğrenmesi zaman alır. Bu zamanın kısalığı ya da uzunluğu öğrenmeyi istemeye , ihtiyaç duymaya bakar.
Peki size göre öğrenmek ne kadar kolaydır?

Sunday, May 14, 2017

Hep karşıdaki mi hatalı?

  No comments
İnsan ilişkileri genel itibariyle inişli çıkışlı oluyor. Bu durum iki tarafı da rahatsız ediyorsa kim haklı?
Yaşadığımız hayat, işimiz, okuduklarımız vs. kişiliğimizin birer parçasını oluşturur. Belki de olaylara verdiğimiz tepkiler, birbirinin kopyasıdır. Demek ki biraz dikkatli olursak karşı tarafı anlamak daha kolay olabilir.
Tartışmaların en büyük kaynağı sadece kendini haklı görmekten gelir. Çünkü, haklı olduğunu düşünen kişinin karşıdakini dinlemeye pek tahammülü olmuyor.
Çevremde gördüğüm, insanlarla iletişimde iyi olanlar  düzgün bir şekilde karşısındakine konuşan insanlardı. Sakin konuşarak iki tarafın da dinleme oranını arttırıyor, kelimeleri düzgün seçerek anlaşmayı deniyorlar.
Mükemmel insan çok az kaldığı için örnek de kalmadı aslında. Büyük insanlar da ancak kendilerinin zamanından sonra anlaşılmış. Bu da kaderin ayrı bir cilvesi demişler işte.
Hep siz haklıysanız tamam da ya değilseniz!

Saturday, May 13, 2017

İnsan neden sürekli düzenli olamaz?

  No comments
Dağınık bir insan olmak, hiç kimsenin istemediği ama çoğumuzun kaderi olan bir durum. Peki bunun çaresi var mı?
Belki de düzenli olmak kavramını kişiye göre düşünmek bunun en basit çözümüdür. Düzenli olmak konusunda herkes için ortak noktalar bulunsa da ayrı kalan alan kısım daha geniş.
Kendime bakan yönü ile ÖSS yıllarından kalma "günlük ders planları" geliyor aklıma. Hani çoğu kez başlanıp yarım kalan şu çalışma takvimleri. Sizce kaçı işe yaradı?
İnsanın kendini tanıması gerek düzenli olmak için. Mesela ben,işleri biriktiren bir yapım var. Sonra da düzenli olmak için uğraşıyorum. Ne kadar mümkün?
Dizinin birinde evini çöp götüren bir adama bir olay sordular. "Şu kutuda aradığınız cevap." diye hemen cevap verdi. Sizce düzensiz olan, başkası için gül gülistan olabilir.
İşin özü: Kendinizi tanıyın,kararlı olun ve de ne yapacağınızın farkında olun. İnsan olduğunuz için de tekdüze bir hayat beklemeyin. Peki size göre nasıl sürekli düzenli olunur?

Friday, May 12, 2017

Bir blog sahibi olmanız için 5 neden

  No comments
Bilim kurgu filmlerindeki robotlar,ne zaman dünyayı ele geçirecek bilmiyoruz ama hayatımızın her alanın dijital olmaya başladığını görmemiz gerek.
Blog kelimesinin ne anlama geldiği, henüz çoğu insanımız tarafından bilinmese de siz yine de bir blog sahibi olun.
Peki neden bir blog sahibi olmanız gerek?
1- Bir şeyler yazmak istiyorsunuz ama kağıt,kalemle uğraşmak istemiyorsanız blog sahibi olmanız gerek. Yazdıktan sonra saklama gibi bir derdiniz de olmayacak. Çünkü, hepsi blogunuzda saklı.
2- Kodlama bilmenize gerek yok. Çoğu blog sitesi, sürükle bırak mantığı ile çalışır. Az bir uğraşı ile çok güzel bir blog sahibi olabilirsiniz.
3- Bedavadır . Blogger, Wordpress , Weebly gibi bir çok siteden bir blog sahibi olabilirsiniz. Tamamen ücretsizdir.
4- Kafanızı bir teneffüs verir. Dinlemek sadece yatıp uzanmak değildir. Arada değişik avtiviteler gerek. Blog sahibi olmak da onlardan biri.
5- Bu iş tutarsa Feridun Bitir hesabıyla 75 milyon x 125 yırttık abicim yırttık! İyi bir blog sahibi olmanız durumda,  reklam almanız para kazanmanız işten bile değil. İsterseniz blog ile para kazanılır mı  yazımı okuyarak daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.
Blog sahibi olmak için siz ne düşünüyorsunuz?  Sizce de blog sahibi olmak gerekli mi?

Thursday, May 11, 2017

Neden twitter kullanmalıyım?

  No comments
Sosyal medya olarak dilimizde yer etmiş bir kavram var artık. Bilgisayar başında ya da telefon elde ne kadar sosyal olunur, bu konu sizin bakış açınıza kalmış.
Bu yazımda twitter üzerine konuşmak istiyorum. " Bu gün kim TT olmuş? " diye merak edip baktığımız twitter,  tüm dünyada olmasa da Abd,Avrupa, İngiltere  gibi dev ülkelerde önemli bir gündem oluşturma biçimi.
Türkiye 'ye baktığımızda TT (trend topic) olmuş bir isim için ilk aklımıza gelen "Acaba öldü mü?" oluyor. Son dönemde ise seçim kampanyalarının vazgeçilmez sosyal medya aracı.
İşte twitter kullanmanız için beş neden?
1- Hangi ünlüye ne olmuş en çabuk öğrenebileceğiniz bir yer olması.
2- Binlerce takipçiye ulaşıp etkin bir sosyal medya aracına sahip olma.
3- Gündem kısmını değiştirerek hangi ülkede ne olduğunu kolayca öğrenme şansı.
4- Ortaya laf atıp "Alınan alınsın!" demek  için en uygun ortam.
5- Çeşitli uygulamalar ile çok rahat çalışabilen bir sosyal medya aracı olması.
Bence daha bir çok neden sayılabilir. Peki sizce neden twitter kullanmalıyız?

Saturday, April 1, 2017

İyi bir blog yazarı olmak için 5 madde

  No comments
Buraya kadar geldiğinize göre başlık dikkatinizi çekti demektir. İnternetin bir para kazanma aracı haline gelmesi, nasıl iyi bir blog yazarı olunur sorusunu daha çok akıllara getirmeye başladı.
İyi bir blog yazarı olmak için yapılması gerekenler,zaman geçtikçe daha iyi anlayacağınız bir konu. Ancak okumaya ve araştırmaya devam edin.
Aslında iki maddeyi okumuş oldunuz şimdiye kadar. Neydi onlar?
1- Yazılarınıza iyi bir başlık bulmak. Ancak bu şekilde insanların dikkatini çekersiniz. İyi bir görsel eklemeyi de unutmayın.
2- Araştırma yapmak. Ne kadar okursanız,o kadar üretken olursunuz.
3- Kendi yazılarına alıcı gözle bakmak.
Yazdığınız yazıları,siz okusanız ne hissedersiniz? 
4- Güncel konular bulmak. Blogunuzun konusunu belirledikten sonra, insanların ihtiyaç duyacağı güncel konular bulmalısınız.
5- Hemen para kazanmayı hayal etmemek.  Ben dahil birçok blog yazarının en büyük hatasıdır bu. İlk başlarda olan bu kaygım,yerini  daha iyi bir blog yazarı olmaya bıraktı neyseki.
Elbette bu maddelere eklemek ya da çıkarmak istedikleriniz  olabilir. Sizce iyi bir blog yazarı olmak için neler yapılabilir?

Thursday, March 9, 2017

İyi bir lider nasıl olmalı?

  No comments
İnsanları yönetmek büyük bir ustalık ister.Film karakterleri başta olmak üzere çizgi filmler,tiyatrolar,oyunlar hep lider insanın etrafında toplanmıştır.

Çocuk gelişimine de bakarsanız,lider fıtratlı çocuklardır birbiri  ile anlaşamayanlar.Yönetmek,çocukluktan itibaren ortaya çıkan bir karakterdir.Bazı davranışlar gibi sonradan da kazanılabilir elbette.Okuma-yazma gibi...

 Bugün tüm dünyanın aradığı bir karakter haline gelen yönetmek;insanları bir arada tutma gücü, uyum içerisinde çalışmalarının sağlamak,doğruyu güzel bir şekilde ortaya koymayı da içermektedir.

Çocukken en çok kiminle oynardınız? En çok kimin dediğini yapardınız?Bir düşünün şimdi.Ergenlik dönemi ve arkasından kendi kişiliğinizi oturmuş olmasını,sırayla bir düşünün.Bu soruları cevapladığınızda ne kadar yönetildiğinizin ve ne kadar yönettiğinizin farkına varırsınız.

Okul idarecileri,yönetmenler,iş yeri müdürleri,genel müdürler çoğu zaman gündem olan kişilerdir.Neden mi? Bir dağda zirve ne ise,insanlar arasında idarecilerde öyledir.İnsanlar,idarecilerinin ne yediğine,ne giydiğine,nereye gittiğine ve özellikle ne söylediğine o kadar dikkat eder ki... Norma zamanda sıradan bir insanın yapmış olduğu işi yazpsanız bile 'Müdür böyle yaptı.' olur hemen.

 Meslek grupları göz önüne alındığında en kolay yönlendiren,işi en kolay olan meslek öğretmenler olur nedense(!) 'Bir sınıfa da mı hakim olamıyorsun?' 'Hepsi çocuk zaten bunların.' Gibi cümleleri çok duyduk,söyledik,içimizden geçirdik ... Peki bu satırları okumanızı da sağlayan bir öğretmen değil miydi?Sınıf öğretmeninizden başlayın,üniversiteden mezun olana hatta devam ederseniz doktoraya... Hep bir öğretmen vardı hayatınızda.

Memnun olduklarımızın yanında memnun olmadıklarımız da var değil mi? O zaman çocukları da yönetmek sanıldığı kadar kolay değil demek ki!

Yaşı ne olursa olsun;insanı yönetmek,yetiştirmek ,hayata bakış açısı kazandırmak çocuk oyuncağı değildir.Her zaman mümkün olmasa da  kişinin karakterine,içinde bulunduğu duruma uygun çözümler sunabilirseniz,işte o zaman iyi bir idareci ve yönetici olursunuz.

Öğretmenlere bakan yönüyle de öğrencileri yönetnek,bir arada sessiz bir ortamda ders yapmalarını sağlamak o kadar kolay bir mevzu değildir.Churcill'e ait 'Bir ulusu yönetmek,dört çocuğu eğitmekten daha kolaydır.' vecize bunu çok net bir şekilde ifade etmektedir.Hakperest insanların'Hocam biz bir tanesiye baş edemiyoruz, size de çok sabır diliyoruz.'demelerini de hatırlatmak isterim.
             

Wednesday, March 8, 2017

Okuma hızımız nasıl artar?

  No comments
 'Zeki adam kitaptan bir hayat hissesi ve hayattan bir kitap hissesi alır.'demiş Cenap Şehabettin.Bu güne kadar bu sözünün gelmesi,altında yatan gerçeklerde sanırım.


Gelelim bu gün hızlı okuma adına nelerden bahsedeceğimize.Bir önceki yazımızda okumanın insanlar için bir gereklilik arz ettiğine inanmaları üzerinde durmuştuk.

Devam edecek olursak,öncelikle bizi yavaş okutan sebepleri tespit etmemiz gerekli.Neden yavaş okuyoruz?

Okuduğumuz yazı mı ağır geliyor?Her okuduğumuzu anlamaya mı çalışıyoruz?Ya da gerçekten  çok az okuduğumuz için mi yavaş okuyoruz?Öncelikle bu soruların cevaplarını bulmanızı tavsiye ederim sizlere.


Her okuduğumuzu anlamaya çalışmak,sesli okumakla eşdeğer.Sesli okumanın faydalı olduğunu öğretiyoruz herkese.Tabi bir de bilimsel olarak kanıtlansa.Aslıında meselemiz,ortlama her sorunda olduğu gibi çözüme ulaşacak yollar denemek.Daha sonra da bu yolları inanarak uygulamak.Bu kısım çok önemli değerli okurlarım:inanarak.Videosunu paylaştığım bir eğitimici pozitif psikolojiden bahsediyordu.Bir de bunun başlangıç yılının 2000 li yıllar olduğundan...Sizce de durum bizler için aynı mı?


 Tabi ki de değil.Bizler bunu gerçek olduğunu,inanılarak yapılan her işin ne kadar zor olsa da başarılacağını,inanamış bir milletin gücünün nelere yettiğini tarihimizde yazdık zaten.Hasta ziyaretine giderken,hastaya moral vermek adettendir.Çünkü,onu iyileşeceğine ne kadar inandırırsanız,o kadar çabuk ayağa kalkar.

Bu noktada videoda güzel tespitler de  var.Kanserin yeni yedavi yönteminin Pozitif Psikoloji olacağını da vurguluyor.
Okuma hızımız ve okuma alışkanlığımıza tekrardan vurgu yapacak olursak,bu işe kendimizi millet olarak inandırmamız lazım.Kişisel bazda da hızlı okunabilceğini ,bunun zor olmadığını bilmek ve buna inanmak lazım.

Unutmayın ki az geri baksanız hayatınızda, en az kaç tane teoride süper ama uygulamada geri kalmış bir çok projenizi göreceksiniz.Üzerimizdeki ölü toprağı diye tabir edilen yapıdan kendimizi soyutlamalıyız artık.Çocuklarımıza iyi bir eğitim vermek istiyorsak en başta kendimizi eğitmeliyiz.



     Örneğimiz belli zaten... Çocuklarımıza okumayı öğretmek için en basitinden,evimizde çok da değil.Belki yarım saat dahi olsa her gün hep beraber kitap okusak?Anne,baba,çocuk ... herkesin elinde kitap...İnanının bir süre sonra çok da teknik kullanmadan okumanızın hızlandığını göreceksiniz.Yeter ki istikrarlı olun...

Tuesday, March 7, 2017

Türkiye'nin PISA karnesi

  No comments
Adını çok duyduğumuz Avrupa İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üç yılda bir PISA(Uluslararası öğrenci dğerlendirme) testi yapıyor.Matematik,fen bilimileri ve okuma alanlarını içeren bir sınav bu.Yaptığımız sınavların aksine,bu sınavda ders programı kapsamında neler öğrendikleri sorulmuyor.Gerçek hayatta karşılaştıkları bir sorunda bunu;sahip oldukları bilgi,beceri,analiz yeteneği ile okulda öğrendiklerini kullanarak,ne kadarını hayata geçirebildiklerini ölçüyor.İlk1997 yılında uygulanmaya başlayan test,on beş yaşındaki çocukları kapsıyor.
 OECD üyesi otuz bir ülkenin katılımında Finlandiya birinciliği kapmış durumda.Amerika'nın bile önünde.Biz bu sıralamalarda çok gerideyiz maalesef.
      Evet,bu güzelliklerin tamamını ve daha fazlasını  insanımız fazlasıyla hak ediyor.Bu modelde olanlara aslında bizim yabancı olmadığımız değerler.Eğitim sitemlerini varlığından çok,uygulayıcılar önemlidir.Öğrencilerimize,güzel davranışları kazandırmak,onları hayat hazırlamak için biraz daha iyi yönlerdirme yapan bir eğitime ve değişikliklere ihtiyacımız var.
    Aslında,sadece bizim değil,tüm insanlığın yetişmiş,alanında uzman,karakterli,ahlaklı insanlara ihtiyacı var.Neden bunlar bizim çocuklarımız olmasın?En bilindik adıyla 'küreselleşen dünya' düzeninde yoksulluk,çıkar çatışmaları,küresel ısınma,denizlerin kirlenmesi,ekonomik krizler gibi daha nice olaylar gösterdi ki,artık hiçbir ülke dış olaylardan etkilenmeyecek bir devlet düzeni kuramaz.
    Bu aşamadan sonra yetiştireceğimiz öğrencileri,bu sorunlara çözüm bulacak kişilikler olarak yetiştirme gibi bir sorumluluğumuz var öğretmenler olarak.Bakış açısıyla,görüşleriyle,saygılı davranışlarıyla evrenseldeğerlere sahip öğrenciler,dünya düzenini yeniden kurabilirler.

Tuesday, February 28, 2017

Bahar yorgunluğu nasıl yeneriz?

  No comments
İnsanlar hayatlarının değişik dönemlerinde,değişik olaylar yaşarlar.Mevsimlerin değişmesi de insanları etkileyen olaylardan sadece biri.Kendi okuduklarımdan özet geçerek size bahar yorgunluğu hakkında bilgi vermeye çalışacağım.Hem kaç gündür yazamıyorum,blog boş havası vermeyelim takipçilerimize.
O kadar yoruluyoruz bir de bu bahar yorgunluğu mu çıktı demeyin.Evet,böyle bir yorgunluk var.İlkbahar sadece kış uykusundakilere gelmiyor demek ki?
Mevsim geçişleri bizim de metabolizmamızı etkiler ve sonuç:Yorgun ve halsizsiniz. Daha ilginci de büyük şehirlerde yaşayanlarda,kirliliğin fazla olduğu yerlerde yaşayanlarda,düzensiz ve işi bol stresli olanlarda,beslenme alışkanlığı iyi olmayanlarda daha fazla görülüyor olması.
Yukarıdakileri düzgün yapsak çoğu hastlaık zaten yanımıza bile uğramazdı.
Peki 'Bu mevsimdeki yorgunluğunuzu nasıl atarsınız?' sorusuna cevaben yormayın kendinizi diyor uzmanlar.En azından bir daha dinlenmek için uğraşmazsınız.
*Bol su tüketmeye bakın.Su tüketimi her zaman önemli olsa da bu aralar iki litre hedefini tutturmaya çalışın.Günler uzuyor zaten.
*Kuruyemişlerden bir süre uzak durun.Bunlarlezzetli,aynı zamanda yağlı olduğu için çok tavsiye edilmiyor bu zaman diliminde.
*Uyumadan önce yemeyi içmeyi bırakın.İki saat öncesinde olabilir.Yoksa ne anlamı var değil mi?
*Tv izlemek de yatmaya yakın terkedilmesi gereken davranışlardan biri.Bence hiç izlenecek bir şey değil de neyse..
*Sebze-meyve yemeye özen gösterin.
*Kısa yürüyüşler yapın.Spor her zaman yapılabilecek tedavilerden biridir.
Daha fazlası için internette biraz daha araştırma yapabilirsiniz.Ben sadece dikkatimi çektiği için yazdım.

Tüm herkese sağlıklı günler,geceler,ömürler dilerim.

Sunday, February 26, 2017

Ne kadar meraklıyız?

  No comments
Daha cevabını merak ettiğimiz binlerce soru var.Kimisini mecburen öğrendiğimi,kimisini ihtiyacımız olduğu için öğrendiğimiz merak ettiren bigiler.İnsan  dünyaya geldiğinden beri öğrenmek için merak duydu.Diğer canlıların aksine yürümeyi bile bir seneyi aşkın bir sürede öğrendi.

  Bu sorulardan biri ya da birkaçını kopyalayıp arama motoruna yazdıysanız,merak duygunuz halen yerinde sayılır.'Fazla merak iyi değildir.' sözü ne anlam ifade ediyor o zaman?Merakın iki türlü olduğunu söyleyen bir videosu var Üstün Dökmen'in.Bilime karşı duyulan merak ve dedikodu olarak sınıflandırmış.'Arılar balı nasıl yapar?'  bilimsel;'Komşunun evine bal götüren kim?' dedikodu.

      İnsan kendini nasıl yetiştirirse öyle devam eder merak.Bugün çeşitli alanlarda değişik çalışmalar görebiliyoruz her alanda.İnsanlar merak duyduğu alanlara yöneldiklerinde,yetenekleri de ona uygun gelişiyor.Ressam resimlerini,mimar binalarını,doktor hastalarını değişik yöntem ve tekniklerle yönetiyor o zaman.Göze hoş gelen çalışmalar,merakını doğru yöneten insanların çalışmalarından ortaya çıkmaktadır.

     Eğitim alanına bakacak olursak,öğrenciler merak ettikleri konuları hemen kavramaya,anlamaya çalışmaktadır.Merak,ilmin hocasıdır.Bu sözü internetten budum.Gerçekten de eğitim alanında özellikle dikkat edilmesi gerekiyor.Öğrenme ihtiyacını ve merakını yitirmiş bir insan kaç yaşında olursa olsun,artık çok zor öğrenmektedir.İlk eğitim ailede başladığından,ebeveynler başta olmak üzere,öğretmenler de merak duygusunu arttıracak etkinliklere daha çok zaman ayırmalı.Bu konuda var olan kaynakların yanında,kendisini zorlamalı ve orjinal etkinlikler ortaya koyma çabasında olmalıdır.
   Öğrencisiniz ya da öğrenci olduğunuzu düşünün.Öğretmen sınıfa elinde bir kutu ile girdi.Dersin sonuna kadar bu kutuyu açmayacağını,açması için de tek şartın dersi dikkatle dinlemeleri gerektiğini söylesin.Sizce tek çıt çıkar mı?Hayır(Tecrübe edilmiştir.).Bu en basit bir merak sadece.Bu gün neden kar değil,yağmur yağdı sizce?Neden uçamıyoruz?...  Varın siz soruları arttırın.
    Her merak onlardaki dinleme isteğini nasıl arttırıyor,sınıfı nasıl sessiz tutuyor bir de siz tecrübe edin.Dünyanın kendisi,varolma teorileri halen soru işaretleri ve merak dolu sorularla dururken neden sıkıcı bir ders anlatasınız ki?Ya da öğrencileri öğrenmeye soğutasınız ki?Yerdeki yıldızlar isimli bir Hint filminde öğrenme güçlüğü çeken bir öğrencinin hayatı konu edilmiş.Çocuk her şeyden vaz geçtiği bir anda öğretmeni onun dikkatini çekiyor.Okulun en başarılı öğrencilerinden biri oluyor.

Thursday, February 23, 2017

Atıştırmalık gıdalar ve katkı maddeleri

  No comments
Çoğumuzun bayılarak yediği atıştırmalık gıdalar,çikolatalar,krakerler çok lezzetli değil mi? Peki ya katkı maddelerini hiç düşündünüz mü?
Birçoğumuzun bildiği ama öğrendikçe de hiçbir şey yiyesi kalmadığı katkı maddeleri... Yediğimiz hazır gıdaların, içindekiler kısmından rahatça ulaşabileceğimiz bir yerdeler aslında.
E121,E330,E331 gibi kodlar,bize yediğimiz gıda hakkında ipuçları verir. Size tavsiyem bu kodları kontrol etmeden hazır gıda yememeniz olacak.
En azından ne yediğiniz konusunda bir fikriniz olur. Çocukken yediğim çoğu hazır gıdanın ne içerdiğini halen bilmiyorum. Ama bundan sonrası için emin olmak en iyisi. Sadece kendimle de kalmayıp çevremi de bu konuda bilinçlendirmek istiyorum.
İnsanlar,yediklerinin etkisiyle yaşar. Bu yüzden hayvansal gıdaları aşırı tüketmenin, insan bünyesini olumsuz etkilediğini öğrenmiştim bir yerlerden.
Ağzınızın tadını kaçırmamak için yüzeysel bilgilerle bir çok şeyi açıklamaya çalıştım. Sağlıcakla kalın. Sizce hazır gıdanın zararlarını önlemek için neler yapılabilir?

Tuesday, February 21, 2017

Toplumsal çözümler

  No comments
Günün geç saatlerine doğru ilerliyoruz. Bu saatte ne yazısı deyip üşenmedim. Klavyeyi avuçlarımın arasına aldım. Devir değişince de deyimler de değişiyor gibi.
Bir önceki yazımda belirttiğim gibi zamanımız yok dememek için de yazmak istiyorum. En azından içimdeki yazma isteği ölmesin.
Toplumsal değişimlere değinmek istiyorum bu gün. Etrafınızı en son ne zaman dikkatli bir şekilde incelediniz? Kim,nasıl bir değişme yaşamış fark ettiniz mi? Bu soruları da kendinize sorarak bir çıkar yol buldunuz mu?
Niyetim kimseye laf çarpmak,yarasını deşmek değil. Biraz daha çevresinde olan bitene duyarlı insanlar görmek istiyorum. Kim bilir ben bile daha doğru bir bakış açısına sahip olmalıydım.
Gece gece daha fazla rahatsız etmesem iyi olacak.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizce toplumun bakış açısı  nasıl olmalı?

Monday, February 20, 2017

Gerçekten zamanımız yok mu?

  No comments
Uzunca bir süredir bir şeyler yazmamış olmam aklıma bu soruyu getirdi : Bunca zaman ne yaptım ben?
Boş geçirdiğim zaman dilimleri,nedense her aklıma geldiğinde bir hüzün kaplıyor içimi. Belki sizde de aynısı oluyordur. Çok bir cevap bulamasam da zaman konusunda daha dikkatli olmam gerektiğini hatırlıyorum bu soru ile.
Sonra sosyal medya hesapları geliyor gözümüzün önüne. Facebook,twitter,instagram,pinterest ... diye sıra uzayıp giderken, zamanımın da azaldığını hissediyorum. İyi de kapatalım,gitsin mi? Bence kontrollü kullanım en iyisi. Tercih ve ayarlar size kalmış.
Sonra incir çekirdeğini doldurmayan meselelere uzun uzun konuşmam geliyor aklıma. Arkadaşın birinin ortaya attığı ve benim 'Yia, o öyle değil. ' diye başlayıp saatleri bulan gereksiz konuşmalar... Arkadaş sohbeti iyi de gereksiz ve çözümsüz konular çene yorgunluğu bence.
' Zaman nasıl değerlendirilir?' üzerine bir yazım vardı. Bayağı bir kitle okumuştu bu yazıyı. Belki de çözüm bu yazıdadır.
Büyük bir sabırla bu yazıyı okuduğunuz için teşekkür ederim. Sizce de gerçekten zamanımız yok mu gerçekten?

Tuesday, February 7, 2017

Satış ortaklığı nedir? Nasıl işler?

  No comments
Bundan yıllar önce insanlar pazarları kurmuş,önceleri takas sistemini kullansa da Lidyalılar'ın parayı bulması ile de olay farklı bir boyut kazanmıştır.
Çok geriye gittim galiba. Neyse konuya dönelim; satıştaki kazanca ortak olmanın günümüzdeki adı 'satış ortaklığı' dır. Websiteniz,blogunuz üzerinden bu kazanca ortak olabileceğiniz gibi sadece sosyal medya üzerinden de satış yapabilirsiniz.
'Satış ortaklığı yapmak istiyorum.' derseniz , 'satış ortaklığı yapan siteler' i bulmanız gerekir. Ancak bu sistem ile uğraşmış,halen uğraşan biri olarak söylemem gerekir ki satış ortaklığı ile para kazanma oldukça zor bir iştir.
Şu an yabancı bir satış ortaklığı sitesi kullanıyorum. Ancak bir şey kazanabilmiş değilim. Bu işler,sabır gerektirir. Haftada 1000, günde 100$ dolar kazanın gibi yayınları çok dikkatinizi çekse de bu o kadar kolay değil.
Sizlere tavsiyem,online para kazanmak için online alışveriş yapan bir çevre oluşturun. Sonra saymaya başlarsınız. ..

Sunday, January 15, 2017

Pokemon Go 0.51.0 özellikleri

  No comments

Pokemon Go oynamaya bir süre ara verdikten sonra yeniden oynamaya başladım. Pokemon Go son sürümü 0.51.0 ile bu oyuna yeniden giriş yapmış oldum.
Son güncellemeler beni oldukça etkiledi. İlk dikkatimi çeken yenilik, artık pokemonların bulunduğu yerler haritada gösteriliyordu. Yani hangi pokemonu nerde bulacağınız tamamen belli.
Bir diğer yenilik ise yakınlarındaki pokemonun yanına nasıl ulaşabileceğiniz de belli artık. 


Ayak işaretine tıkladığınızda size yol tarifi de veriyor.
Tabi bu soğuk havaları düşününce çıkıp pokemon avlar mıyım bilinmez ama aşağı bakkala giderken de bir pokemon yakalarız belki?
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Comments