Tuesday, December 25, 2018

Neleri seçme şansınız var?

  1 comment
Öncelikle herkese merhaba. Uzun zamandır sizlerle bir yazı paylaşmadım. Belki de paylaşamadım. Ancak,blogumun Alexa değerinin sürekli artması, beni yeniden yazmaya teşvik etti.
Hayat, bize seçme şansı bırakmaz çoğu zaman. Ya da biz seçmesini bilemeyiz. Geriye de sadece,yaşanmamış olanların pişmanlığı kalır. Peki seçme şansım olsaydı,neleri daha düzgün yapmak isterdim?
* Öncelikle, insanî ilişkilere daha çok önem verip daha sosyal biri olmak isterdim.
* Daha çok kitap okumak isterdim. Lafın gelişi değil, okudukça düzelen konuşma şeklime bakarak söylüyorum bunu.
*Yabancı dil öğrenmek isterdim. Sadece İngilizce değil. Almanca öğrenmek, İspanyolca öğrenmek isterdim. Lütfen, bunların hepsi bana yabancı esprisi yapmasın kimse :)
* Sevdiklerimi gözümün önünden ayırmaz,değer vermek için yanımda olmamalarını beklemezdim.
Sıra sizde. Seçme şansınız olsaydı,siz neleri daha düzgün yapardınız?

Tuesday, December 11, 2018

Araba lastiği ile kıdem tazminatı ödenir mi?

  No comments
BBC Türkçe’nin haberine göre; Gıda sıkıntısının yaşandığı ve birçok diğer tüketim malzemesinin bulunamadığı ülkede kaliteli araba lastiği, karaborsada oldukça yüksek fiyatlardan satılıyor.
Birçok uluslararası şirket, ekonomik kriz ve ABD’nin yaptırımları nedeniyle ülkeyi terk etmiş durumda.
Devlet Başkanı Nicolas Maduro, siyasi rakiplerini ve ABD’yi, hükümetine karşı “ekonomik savaş” yürütmekle suçluyor.
2.3 MİLYON VENEZUELALI ÜLKEYİ TERK ETTİ 
Reuters’a göre Goodyear’dan dün yapılan açıklamada, “Hedefimiz Venezuela’daki faaliyetlerimizi devam ettirmekti. Ancak ekonomik koşullar ve ABD yaptırımları bunu imkansız hale getirdiği için üretimi durdurma kararı aldık” denildi.
Daha önce de Kellogg, Kimberley Clark ve bazı havayolu şirketleri Venezuala’dan çekilme kararı almıştı.
Venezuela’da 2014’ten beri ağır bir ekonomik kriz yaşanıyorr.
Hiper enflasyon, elektrik kesintileri gıda ve ilaç sıkıntısı nedeniyle şimdiye kadar yaklaşık 2.3 milyon kişi ülkeyi terk etti.
Son iki yıldır ABD yönetimi üst düzey yetkililer dahil onlarca Venezuelalıya yaptırım uyguluyor.
Trump yönetimi bu kişileri yolsuzluk, uyuşturucu kaçakçılığı ve insan hakları ihlalleriyle suçluyor.

Saturday, December 8, 2018

Forex Nedir?

  No comments
Forex, bir ülkenin para birimi ile başka bir ülkenin para birimi arasındaki değişim oranından faydalanılarak, döviz ticaretinin yapıldığı uluslararası piyasaların tamamını ifade eder. Forex piyasası yatırımcılarına kaldıraçlı işlem yapma imkânı sunan dünyanın en büyük pazarlarından biridir.
Forex’te sadece döviz işlemleri mi yapılır?
Sade Forex
Kelime anlamı olarak forex döviz takası anlamına gelse de bu piyasa da döviz yani farklı ülkelerin para birimleri yanında altın, gümüş, petrol, kahve, buğday gibi yüzlerce üründe işlem yapılmaktadır.
Forex’te işlem nasıl yapılır?

Forex işlemleri

Forex piyasasında işlem yapmak için, istediğiniz bir aracı kurumdan hesap açabilir ve ardından yatırdığınız teminatla internetin olduğu her yerde, bilgisayar, tablet ya da cep telefonunuzdan işlem yapabilirsiniz.
Forex’in diğer piyasalardan farkı nedir?
Forex piyasasının borsa gibi piyasalardan en büyük farkı, çift yönlü işlem yapılabilmesidir. Örneğin; borsada yatırımcının kâr elde edebilmesi için önce o üründe alım işlemi yapması gerekir. Forex’te ise, teminatınızla istediğiniz üründe hem alım hem de satım işlemi yapabilirsiniz.
Forex piyasası
Bir ürünün değer kazanmasından ya da değer kaybetmesinden kâr sağlayabilirsiniz.
Forex’te işlem saatleri nedir?

Forex piyasası diğer piyasalarda olduğu gibi tek bir merkeze bağlı değildir, yani tezgâh üstü bir piyasadır. Pazar gecesi 00:00’da açılır ve Cuma gecesi 00:00’da kapanır, hafta içi 5/24 açıktır.

Foreks Nedir
Yasal olarak forex piyasası güvenilir midir?

Forex Yasal

Forex piyasası her ülkenin kendi yasal denetimine tabidir, ülkemiz de ise Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından denetlenmektedir. Sermaye Piyasası Kurulu, kaldıraçlı alım satım yani forex işlemi sunan kuruluşlara lisans koşulu getirmiştir, lisansı olmayan kuruluş Türkiye’de forex işlemleri sunamaz.

Kaynak: https://www.forex.com.tr/forex-nedir

Tuesday, December 4, 2018

Zenginler parasını nereye yatırır?

  No comments
Çoğumuz, az bir birikimimiz varsa yatırım fonuna ya da borsaya yatırırız.

Ama varlıklı insanlar böyle yapmaz; paralarını gayrimenkule, sanata, işletmelere, bizim hayalini bile edemeyeceğimiz başka yatırımlara harcarlar. Zenginlerin parayı kullanım biçimi bizlerden farklıdır.

Joshua Coleman örneğine bakalım. Ailesi 2004’te Şikago’daki telekom şirketini 400 milyon dolara sattığında hemen mağazalara koşup lüks eşya almaya girişmediler. Tersine mali danışmanlara danışıp yeni zenginliklerini daha da büyütmenin yollarını aradılar.
Bu arayışları, şimdi 27 yaşında olan Coleman’a bir fikir verdi. 2011’de insanların vergi danışmanları, yasal işlemler ve varlık uzmanları ile irtibata geçmesini sağlayan bir şirket kurdu. Bu şirketi bugün satsa ailesinin ilk işletmesi gibi epey para getirecektir.
Eğer iş kurmanın paranızı yatırmak için tuhaf bir yol olduğu kanısındaysanız aşırı zengin değilsiniz demektir. 30 milyon dolardan fazla varlığı olan insanlar tahvil ve hisselere yatırım yapar, ama şirket de satın alıp ilginç alanlara yönelirler. Ayrıca resim ve otomobil gibi zamanla değer kazanacak eşyaya da yatırım yaparlar.
Coleman buna alfa risk adı verildiğini ve bu tür işlerin oldukça avantajlı olduğunu söylüyor.
Bunun dezavantajı ise klasik yatırımlardan daha riskli olmaları. Yani büyük paralar kaybetme riski daha fazla. Ayrıca bu yatırımlar hisse senetleri kadar likide değildir; bu yatırımdan parayı çekmek aylar, yıllar alabilir.
Yatırım yapmak için milyonlarınız olmasa da onların bazı uygulamalarından feyz alabilirsiniz.

Yatırım fonları

Zenginlerin yatırımları çok çeşitlidir; bazılarının adını bile duymamışızdır. Paranızı en az beş yıl gibi uzun vadeli bağladığınız ve kapalı uçlu yatırım fonları adı verilen yatırımların kârı oldukça yüksektir.
Örneğin uçak kiralama gelişmekte olan bir yatırım alanı. Yatırımcıların parası kullanılarak uçak satın alınıyor ve havayolu şirketlerine kiralanıyor.
Haberin devamı için 
https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/12/151215_vert_cap_zengin_yatirimi


IELTS konuşma sınavı ipuçları

  No comments
Ielts  konuşma bölümü (veya herhangi bir sınavın) en göz korkutucu kısım olabilir çünkü adayı merkeze almaktadır - bu sınavda cevap vermek için daha az zamanınız vardır ve (biraz korkutucu görünebilecek olan) bir yabancı ile birebir bir diyalog içerisine girersiniz.
Ama çok endişelenmeyin! Kendinize güveninizin yerine gelmesi için konuşma sınavıyla ilgili rehberimizi okuyun.S
SınavınYapısı
IELTS Konuşma sınavı aslında oldukça kısadır - sadece 11-14 dakika civarında sürer! Eğer iyi hazırlanırsanız, umarız zaman çabucak geçecektir - göz açıp kapayana kadar sınavın bir sonraki kısmına geçmiş olursunuz. Bu bölümde sınavı uygulayan yetkili bir kişi ile aynı masada oturacaksınız. Sınav, bu kişinin yanında bulunan ses kayıt cihazı ile kayıt edilecektir.
Not: Konuşma sınavı genellikle yazma ve okuma sınavları ile aynı gün olur ancak bazen zaman taahhütleri dolayısıyla farklı bir güne de ayarlanabilir.
Sınav 3 Bölümden Oluşur
Bölüm 1: Kendini tanıtma ve mülakat (4-5 dk)
Sınavı uygulayan kişi önce kendisini tanıtacak ve sizden de aynısı bekleyecektir. Aileniz, eviniz, ilgi alanlarınız, okuduğunuz bölüm gibi kendiniz hakkında basit sorular soracaktır. Çünkü kendiniz hakkında konuştuğunuz bu ilk bölüm, alışmanız ve rahatlamanız için iyi bir başlangıç olacaktır.
Bölüm 2: Bireysel uzun konuşma bölümü (3-4 dk)
Sınav uygulayıcısı, tartışmanız için size üzerinde bir konu alan bir kart verir. Bu kartta tartışmanızda değinmeniz gereken bazı noktalar yer alır. Kartı aldığınızda, ne söyleyeceğinizi hazırlayabilin diye küçük notlar alabilmeniz için size 1 dakika verilir. Daha sonra konuşmak için 1-2 dakikanız olacaktır. Sınav uygulayıcısı, söylediklerinize karşılık olarak size 1-2 kısa soru soracaktır.
Bölüm 3: İkili Tartışma (4-5 dk)
Bu bölümde, 2. bölümde tartıştığınız aynı konuyu daha ileri bir boyutta tartışmanız istenir. Ancak 2. bölümün aksine, buradaki tartışma kendi başınıza uzun bir şekilde tartışmadan ziyade daha çok siz ve sınavı uygulayan kişi arasında gerçekleşecektir. Aynı zamanda daha soyut konular ve fikirler hakkında konuşmak için de fırsat olacaktır.

Değerlendirme


•    Sınavı uygulayan kişi pek çok şeye dikkat ediyor olacaktır:
•    Fikirlerinizi ve günlük konular hakkında diğer bilgileri çeşitli sorulara verdiğiniz cevaplarla nasıl ifade ettiğiniz
•    Bir konu hakkında ne kadar uzun süre konuştuğunuz
•    Fikirlerinizi nasıl organize ettiğiniz ve bunları tutarlı bir şekilde sunup sunamadığınız
•    Sık tartışılan konuları nasıl analiz ettiğiniz, tartıştığınız ve fikir yürüttüğünüz
 Aşağıdakilere göre puan alacaksınız:
•    Akıcılık ve tutarlılık – sınavı uygulayan kişi için ne kadar anlaşılır olduğunuz
•    Sözcük bilgisi – uygun ve ileri-düzey kelime kullanımınız
•    Dilbilgisi ve doğruluk – doğru dilbilgisi kullanımınız
•    Telaffuz – kelimeleri nasıl söylediğiniz

IELTS Konuşma Sınavı için ipuçları


  • Her fırsatta pratik yapın
Mümkün olan her fırsatta İngilizce konuşma alışkanlığı edinin. Eğer arkadaş ortamında iseniz, İngilizce konuşmayı önerin (onlar da IELTS sınavına hazırlanıyorlarsa bu harika olacaktır). Hatta işi biraz daha eğlenceli kılmak için oyuna dönüştürebilir ve biri ana dilinde bir şey söylediğinde cezalandırabilirsiniz. Bu fırsatı İngilizce konuşabilen daha fazla arkadaşlarınızla vakit geçirmek için kullanmalısınız.
  • Yabancılarla konuşun
Kendinizi tanıtma konusunda pratik yapmak için yeni insanlarla İngilizce konuşmak, sınav uygulayıcısına kendiniz hakkında basit bilgiler verdiğiniz konuşma sınavının ilk bölümüne hazırlanmanıza yardımcı olacaktır. Yeni insanlarla konuşmak özgüveninizi arttıracak; bu da sınav ortamında size fayda sağlayacaktır.
  • Yeni konular hakkında konuşun
2. ve 3. bölümlerde, tartışmanız ve sorular cevaplamanız için size bir konu verilecektir. Bu konu çok karmaşık ve ileri düzey bir konu olmasa da güncel konular hakkında temel bilgilerinizi genişletmekten zarar gelmez. Bilgilerinizi geliştirmek ve sınavda işinize yarayacak kalıp ifadeler öğrenmek için popüler İngilizce gazetelerin internet sayfalarında haberler veya bloglar okuyun - bir yerde okuduğunuz bir ifade veya bilgi, sınavda hiç beklemediğiniz bir yerde aklınıza gelebilir ve sizi kurtarabilir!
Kaynak ve daha fazlası için hotcoursesturkey
https://www.google.de/amp/s/www.hotcourses-turkey.com/study-abroad-info/applying-to-university/ielts-speaking-test-preparation/%3famp=true

Tuesday, November 20, 2018

Einstein'ın eşi de dahi miydi?

  1 comment
Albert Einstein'ın ilk eşi Mileva Maric Einstein, belki de izafiyet teorisi konusunda en az ünlü fizikçi kadar söz hakkına sahip.

Mileva, eşi Albert'tan boşandıktan sonra bir anlaşma yapmıştı: Eğer Albert bir gün Nobel ödülünü kazanırsa ödül parasını paylaşacaklardı.

Ancak Albert, Nobel ödülünü kazanmış ve ardından kaleme aldığı vasiyetinde de ödül parasını oğullarına miras bırakacağını yazmıştı.

Mileva da Albert'ı tüm çalışmaları birlikte yaptıklarını, teoriyi birlikte oluşturduklarını tüm dünyaya anlatacağını söyledi.

Albert Einstein'ın cevabı kısa ve soğuktu:

"Hiçbir önemi kalmamış insanlara karşı yapılabilecek tek şey sükûneti korumaktır."

Milena Maric Einstein bugün dünya genelinde bilinen bir isim olmasa da tarihçiler onun en az Albert Einstein kadar büyük bir dahi olduğunu kabul ediyor.

Suriyeli iş sahipleri dönmeyi düşünmüyor.

  No comments
Türkiye'deki girişimci Suriyelilere ilişkin araştırma yürüten TEPAV'ın direktörü Sibel Güven "Türklerin yüzde 71'i Suriyelilerin ülkesine döneceğini düşünüyor ancak Suriyeli girişimcilerin yüzde 71'i ülkesine dönmeyi düşünmüyor" dedi.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası ile Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) birlikte gerçekleştirdikleri araştırma, Türkiye'deki girişimci Suriyelilere ilişkin çarpıcı veriler ortaya koydu. Güneydoğu Anadolu bölgesindeki 8 şehirde faaliyet gösteren 400 firmanın katılımıyla gerçekleştirilen araştırmaya göre, Suriyeli girişimcilerin yüzde 71.7'i, ülkelerindeki çatışmaların tamamen sona ermesinin ardından da ülkelerine dönmek istemiyor. Araştırmayla ilgili diğer çarpıcı detayları Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) Direktörü Sibel Güven, Sputnik'e anlattı.
‘SURİYELİ GİRİŞİMCİLERİN YÜZDE 75'İ TÜRKİYE'YE GELMEDEN ÖNCE DE İŞLETMECİLİK YAPMIŞ'

Türkiye'de yaklaşık 10 bin Suriye ortaklı firma bulunduğuna işaret eden Güven "Türkiye'de 9 bin 978 Suriye ortak sermayeli firma bulunuyor. Bu firmaların yüzde 45'i toptan ve perakende sektöründe yüzde 14.4'ü imalat sanayinde yüzde 10'u da yiyecek-içecek alanında faaliyet gösteriyor. Yaptığımız araştırmaya katılanların yüzde 75'i Türkiye'ye gelmeden önce de işletmecilik yapıyorken; yüzde 25'i ilk defa Türkiye'de iş kurmuşlar. Bu yüzde 75'lik kısımda bulunan Suriyeli firmaların yüzde 67'si servis sektöründe faaliyet gösteriyor. Bunların yüzde 85'i, 10 kişiden fazla kişi istihdam ediyor. Mülteci start up'larının yüzde 78'i ise hizmet sektöründe faaliyet gösteriyor. Ve bu firmaların yüzde 84'ü de 10 kişiden az çalışana sahip. Daha önce faaliyet gösteren firmaların yüzde 10.9'u Türkiye'ye gelmeden önce de başka bir ülkede faaliyet göstermiş. En ağırlıklı olarak faaliyet gösterdikleri ülkeler Mısır, Suudi Arabistan, Sudan ve Birleşik Arap Emirlikleri olarak sıralanabilir. Bu firmalar içerisinde imalat gerçekleştirenlerin yalnız yüzde 17'si 50'den fazla kişi istihdam ediyor. Firmaların, yüzde 67 oranıyla, çoğunluğu ise ihracat gerçekleştiriyor" dedi.

Haberin devamı için tıklayın
https://sptnkne.ws/kcmz 

Wednesday, November 14, 2018

Dünya diyabet günü

  No comments
Diyabet hakkında dikkat edilmesi gerekenler nelerdir?
Kaynak: http://www.diabetcemiyeti.org/c/2017-yili-dunya-diyabet-gunu
Diyabetli tüm kadınlar tedavi edilebilmek ve hastalıklarını daha iyi yönetebilmeyi öğrenmek için alacakları eğitimlere karşılanabilir ve eşit koşullarda erişim talep ediyor.
Gerçekler;
Günümüzde 199 milyon diyabetli kadın var ve bu sayının 2040 yılında 313 milyona yükselmesi bekleniyor.
Her beş diyabetli kadından ikisi doğurganlık yaşındadır ve bu kadınlar tüm dünyada 60 milyondan fazladır.
Diyabet dünyada kadınlar arasındaki dokuzuncu yaşam kaybı sebebidir; bu da yılda 2.1 milyon yaşam kaybına eşdeğerdir.
Tip 2 diyabetli kadınlar, diyabetli olmayanlara göre neredeyse 10 kat daha fazla koroner kalp rahatsızlığına yakalanma riskine sahiptirler.
Tip 1 diyabetli kadınlardaki düşük yapma ve anormal doğum riski giderek artmaktadır.
Ne yapılmalı;
Sağlık sistemleri, kadınların önceliklerine ve özel ihtiyaçlarına yeterli derecede önem göstermelidir.
Diyabetli bütün kadınlar ihtiyaçları olan diyabet ilaçlarına ve teknolojilerine, tıbbi bakım ile diyabetini yönetebilmesine yardımcı olacak eğitim ve bilgilere kolay ulaşabilmeliler.
Diyabetli kadınlar, gebelik sırasında oluşabilecek riskleri azaltmak adına gebelik öncesi ve süresince planlama hizmetlerine kolayca erişebilmelidirler.
Bütün kadın ve genç kızların insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri kanıtlanmış fiziksel egzersiz faaliyetlerine kolay erişimi sağlanmalıdır.
Hamile kadınların, anne ve çocuğun sağlığı üzerinde olumlu etkileri olacağından daha fazla taramaya, bakıma ve eğitime ihtiyaçları vardır.
Gerçekler;
7 doğumdan 1’i gebelik diyabetinden etkilenmektedir.
IDF, 2015 yılında gerçekleşen canlı doğumların 20.9 milyonunun veya yüzde 16.2'sinin hamilelikte hiperglisemiden etkilendiğini tahmin ediyor. Gebeliğe bağlı şeker hastalığı öyküsü olan kadınlarda yaklaşık yarısı doğumdan beş ila on yıl sonra Tip 2 diyabet gelişebiliyor.
Gebelikte hiperglisemi yaşayan tüm kadınların yarısı 30 yaşın altındaki kadınlardır.
Gebelik hiperglisemisi vakalarının çoğu hamilelik süresi ve sonrasındaki bakım imkânlarının ve erişiminin sınırlı olduğu düşük ve orta gelir düzeyine sahip ülkelerde görülmektedir.
Ne yapılmalı;
Tip 2 diyabeti önleme stratejileri bebek ve erken çocukluk dönemi beslenmesine olduğu gibi anne sağlığı ve beslenmesi ile hamilelik öncesi ve süresindeki sağlıkla ilgili diğer tutum ve eğilimlere odaklanmalıdır.
Gebelik süresince yapılan doğum öncesi kontroller, kadınları sağlıklı olmaya teşvik etmeli ve gebeliğe bağlı diyabetin erken teşhisine yönelik olarak geliştirilmeli ve iyileştirilmelidir.
Gebeliğe bağlı diyabet taramaları, erken teşhisi sağlamak, kadınlara daha iyi bakım ile anne ölümlerinde azalma sağlamak amacıyla anne sağlığına yönelik olmalı ve genel sağlık hizmetleriyle birleştirilmelidir.
Sağlık çalışanları, gebelik sırasında diyabetin teşhisi, tedavisi, yönetimi ve takibi konusunda eğitilmelidir.
Kadınlar ve genç kızlar, gelecek nesillerin sağlığını ve refahını iyileştirmek amacıyla sağlıklı yaşam biçimlerinin benimsenmesinde rol alan önemli aracılardır.
Gerçekler;
Tip 2 diyabet vakalarının neredeyse yüzde 70'i sağlıklı bir yaşam tarzı benimsenerek önlenebilir.
Yetişkinler arasındaki erken ölümlerin yüzde 70'i büyük oranda gelişme (ergenlik) çağında edinilen olumsuz davranışlardan kaynaklanmaktadır.
Anneler, çocuklarının gelecekteki sağlık durumları üzerinde büyük etkiye sahiptir.
Araştırmalar gösteriyor ki; kadınlara gerekli güç ve yetki verilirse, bu gücü ve yetkiyi yiyecek, çocuk sağlığı ve beslenmesi ile eğitim konularının iyileştirilmesi ve geliştirilmesi için başarılı bir şekilde tahsis edip, kullanabiliyorlar.
Evde beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıklarını çoğunlukla kadınlar belirler ve bu yüzden evin içinde ve dışında oluşabilecek hastalıkları önleme ve engelleme konusunda etkilidirler.
Ne yapılmalı;
Tip 2 diyabetin önlenmesine yönelik olarak kadınlar ve genç kızların bilgi ve eğitime ulaşmaları kolaylaştırılmalı ve buna bağlı olarak bilinç düzeyi arttırılmalıdır.
Diyabetin önlenmesi amacıyla özellikle gelişmekte olan ülkelerde gelişme (ergenlik) çağında olan genç kızların fiziksel egzersiz olanaklarının teşvik edilmesi bir öncelik olmalı.

Friday, October 12, 2018

Dünyanın ruh sağlığı bozuluyor mu?

  No comments
Sputnik'te yer alan habere göre;
Yapılan bir araştırmada dünyanın her ülkesinde ruh sağlığı bozukluklarında artış olduğu ve eğer toplu bir önlem alınmazsa bunun 2010 ile 2030 arasında küresel ekonomiye maliyetinin 16 trilyon doları bulabileceği açıklandı.
Psikiyatri, halk sağlığı ve nörobilim alanında 28 küresel uzman ile hastalar ve savunucu grupları tarafından hazırlanan Lancet Komisyonu raporunda, ruh sağlığı konusunda dünya çapında büyüyen krizin insanlar, toplumlar ve ekonomiler üzerinde kalıcı zararlara yol açabileceği vurgulandı.
Raporun başyazarı Harward Tıp Okulundan Profesör Vikram Patel, maliyetlerin bir kısmının doğrudan sağlık hizmetleri, ilaç ve terapilerinden oluşacağını belirterek, çoğunun ise üretkenlik kaybı, sosyal refah, eğitim ile yasa ve düzene harcama gibi dolaylı yollardan olacağını kaydetti.
'YETERİNCE YATIRIM YAPILMIYOR'
Patel, son 25 yılda ruh sağlığı rahatsızlıklarının toplumların gittikçe yaşlanması nedeniyle 'çarpıcı şekilde' arttığına işaret ederek, "Durum, aşırı derecede vahim ama hiçbir ülke bu konuda yeterince yatırım yapmıyor. İnsanlarda ruh sağlığı kadar başka hiçbir sağlık durumu ihmal edilmedi" diye konuştu.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan tahminlerde, dünya çapında yaklaşık 300 milyon insanın depresyon, 50 milyon insanın bunama yaşadığı, 23 milyon insanın şizofren ve 60 milyonun da bipolar bozukluğu rahatsızlığından etkilendiği kaydedildi.
Lancet raporunun bu hafta Londra’da ilk defa bakanlar düzeyinde gerçekleştirilecek olan ruh sağlığı zirvesi öncesi yayınlanması dikkati çekti.

Sunday, October 7, 2018

Bebeklerin gizemli dünyası

  No comments
BBC Türkçe'ye göre;
Bebeklerin beyninin nasıl çalıştığını araştıran laboratuvarda elde edilen bulgular, otizm ve benzeri nörolojik sorunlara erken teşhis ve müdahale olanağı sağlayabilir.
Londra'daki Birkbeck Üniversitesi'nde bebekler üzerine araştırmalarıyla bilinen bir laboratuvardayız.
Her tarafı bağlantılarla dolu bir kep bebeklerin kafasına yerleştirilerek zihinsel gelişimleriyle ilgili bilgi toplanıyor.
Araştırmacılar, bu kepte uygulanan özel teknikle (yakın kızılötesi spektroskopi) herhangi bir yüze veya nesneye bakarken bebeklerin beyin hücrelerinde ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Burada özellikle hücrede enerji kaynağı olan mitokondriadaki bir enzime bakılıyor.
Bebekler dünyayı nasıl algılıyor? Bilim insanları eskiden beri bu soruya cevap aramış. Örneğin Darwin, kendi çocuklarını gözlemleyerek notlar tutmuş, evrim teorisini geliştirmede onlardan da yararlanmıştı.
Ancak bebekler ne düşündüklerini ifade edemediği için, birçok yanlış fikirler de ortaya çıkmıştı. Örneğin 19. ve 20 yüzyılda, bebeklerin acı hissetmediğini bile iddia eden araştırmacılar olmuştu.
Beyin hücreleri inceleniyor
Oysa modern araştırmalar bebeklerin zeki, hassas ve dikkatli olduğunu gösteriyor. Doğumdan itibaren ilk birkaç yılda beyinde saniyede bir milyondan fazla sinir bağlantıları oluşuyor.
Laboratuvarda gözlem yapan çocuk gelişim uzmanı Natasha Kirkham, sinirbilim teknolojisindeki gelişmeler sayesinde bebeklerin ne düşündüğünü anlamamızı sağlayacak birçok araştırmanın bugün mümkün olduğunu söylüyor.
Beynin, kulağın hemen arkasına denk gelen ve üst temporal oluk adı verilen kısmının sosyal ilişkilerle ilgili olduğu biliniyor.
Yeni geliştirilen ve bebeklerin kafasına takılan kep ile uygulanan yakın kızılötesi spektroskopi yöntemi ile beyin hücresindeki mitokondria içindeki aktivite inceleniyor. Bu aktivite farklılığının otizm ile bağlantılı olabileceği düşünülüyor. Ancak bu tezin canlı bebekler üzerinde sınanması gerekiyor.
Daha fazlası için https://www.bbc.com/turkce/vert-fut-45629267 

Tuesday, September 25, 2018

Finlandiya eğitim sistemi nasıl dünyaya örnek oldu?

  No comments
BBC Türkçe'nin haberine göre;
Finlandiya halkı, asfalt ile 1920'li yıllarda tanışmıştı. 19. yüzyılın başlarına kadar tek bildikleri yoksulluktu.
Aksine Brezilya'nın Sao Paulo şehrinde ilk asfalt yol 1909'da yapıldı. O dönem tarımsal ekonomiyle ayakta kalmaya çalışan Finlandiya, ilk asfalt otoyolunu açmak için 1963 yılını bekleyecekti.
Ancak bu iki ülke, yıllar içinde bambaşka noktalara evrildi.
Finlandiya eğitim sistemi ve sosyal politikalarını dönüştürerek dünyanın en ünlü ve saygın eğitim sistemini oluşturdu.
Brezilya ise birçok Latin Amerika ülkesi gibi yoksul ve zengin ailelerin çocukları için eşit eğitim fırsatları yaratmayı halen başaramadı.
Finlandiya mucizesi
Bu mucizevi dönüşüm Finlandiya'da 1970'li yıllarda başladı ve yenilikçi reformlar sayesinde değişim ruhu güç kazandı.
Ülke, 30 yıl içinde vasat bir eğitim sistemini küresel eğitim sıralamalarının tepesinden inmeyen bir "yetenek kuluçka makinasına" çevirdi. Böylece sofistike bir sanayi ekonomisi yarattı.
Peki nasıl?
Özetlersek, dünya ne yapıyorsa tam tersini yaparak.
Finlandiya işin mutfağından başlayarak hem ders saatlerini kısalttı, hem de sınav ve ödev sayısını azalttı.
Uluslararası eğitim uzmanları, bu anlayışın gizli formülünü inceliyor.
Finlandiya ise, sırrını şöyle açıklıyor: Kaliteli kamu eğitimi, sadece eğitim politikalarının değil aynı zamanda sosyal politikaların bir sonucudur.
1990'lu yıllarda 'Finlandiya Dersleri" kitabında bu reformların yaratıcılarından eğitimci Pasi Sahlberg, şu ifadeleri kullanmıştı:
"Yüksek sosyal refah düzeyi, çocuklar için eşit fırsatlar, aynı zamanda bedava ve kaliteli öğrenmeyi garantilemekte kritik bir rol oynuyor."

Eşit fırsatlar

Başkent Helsinki'nin en önemli ortaokullarından Viikki'yi örnek verelim.
Finlandiya'nın tüm okullarında olduğu gibi, burada bir iş adamının çocuğu ile bir işçinin çocuğunu yan yana görebilirsiniz. Hiçbir şekilde onlardan okul ücreti ya da harç alınmıyor.
Okulun geniş kafeteryasında her gün cömert miktarda sağlıklı gıda veriliyor ve buradaki 940 öğrencinin tamamına ücretsiz sağlık hizmetleri ve diş tedavisi sunuluyor.

Saturday, September 22, 2018

Sivas Kangalının ünü İtalya'ya ulaştı

  No comments
BBC Türkçe'den Övgü Pınar'ın haberine göre İtalya'nın Toskana bölgesindeki kurt saldırıları sonrası anavatanı Türkiye olan Sivas Kangal köpeklerinin kullanılması çağrıları yapıldı.
Son olarak önceki gece Siena kenti yakınlarındaki bir çiftlikte 70 koyunun kurt saldırısı sonucu ölmesi üzerine Toskana Bölge Meclisi üyesi Roberto Salvini, daha önce de dile getirdiği kangal köpekli çözüm önerisini yineledi.

'HARİKA BİR ÖNLEM OLAN SİVAS KANGAL ÖNERİMİZ DİKKATE ALINMADI'

Aşırı sağcı Lig Partisi'nden bölge meclisi üyesi olan Salvini, "Kurtlara karşı tel örgü yöntemi işe yaramadı. Sürülerin kontrol ve korunması için alınan köpekler de yırtıcı hayvanları görür görmez kaçıyor. Sürekli tekrarlanan bu olaylarla baş etmek için harika bir önlem olan Sivas Kangal köpeklerinin alımını önermiştik ama bu önerimiz dikkate alınmadı" dedi.

Salvini, geçen temmuz ayında yaptığı bir açıklamada Toskana'da kurtların çoğalmasıyla ilgili bir araştırma yaptığını ve bu araştırma sonucunda en iyi tedbirin Sivas Kangallar olduğunu belirlediğini söylemişti.

Bölge Meclis Üyesi, "Kangal köpekleri, sürüleri yırtıcılardan koruma kapasitesine sahiptir. Türkiye kökenli bu köpek ırkı, büyük bir fiziksel güce sahiptir ve 80 kilonun üzerindeki ağırlığıyla kurt ve kurt melezlerine kafa tutarak onları alt edebilir" demişti.
İTALYA'DA KURTLARIN ÖLDÜRÜLMESİNE İZİN VERİLMİYOR
İtalya'da kurtların koruma altında olması nedeniyle öldürülmelerine izin verilmiyor. Bazı bölgeler son yıllarda kurt sayılarının artması ve sürülere zarar vermeleri nedeniyle kurtları öldürme planı açıklamış ancak bu plan Çevre Bakanı'nın engellemesiyle karşılaşmıştı. Geçen yıl da ülkedeki kurtların yüzde 5'inin öldürülmesi planlanmış, ancak bu plan da hayvan hakları savunucularının tepkisi üzerine rafa kaldırılmıştı.
İtalya'da kurt nüfusunun çok azalarak 1960'larda 100'e inmesi üzerine 1971'de kurtlar koruma altına alınmıştı ve avlanmaları yasaklanmıştı. Bu tedbirler sayesinde ülkedeki kurt sayısının artarak bugün yaklaşık 1600'e ulaştığı belirtiliyor.

Friday, September 21, 2018

Türkiye OECD sıralamasında nerede?

  No comments
BBC nin haberine göre;
Türkiye'de 2018-2019 eğitim-öğretim yılının ilk ders zili bugün çaldı. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) verilerine göre 17 milyondan fazla öğrenci, 75 binden fazla öğretmen okul koridorlarında.
Temmuz ayında göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni eğitim dönemi için sınavla yerleştirme sistemi ve mesleki eğitimden öğretmenlerin eğitimine birçok alanda değişiklikler hedeflediğini söyledi.
TRT Haber'e yaptığı açıklamada 3 yıllık eğitim vizyon belgesini 15 Ekim'de açıklayacağını söyleyen Selçuk, "Dünya nerede biz neredeyiz, bunu inşa etmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
Peki Türkiye, eğitimde OECD ülkeleriyle karşılaştırıldığında hangi noktada?
Liseden önce okulu bırakanların oranı %44
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD'nin yıllık olarak yayımladığı "Bir Bakışta Eğitim" raporuna göre, Türkiye'de 2017 yılında 25-34 yaş aralığında olup lise eğitim düzeyinin altında kalanların oranı yüzde 44 idi. Bu oran, yüzde 15 olan OECD ortalamasının yaklaşık 3 katı.
Aynı yıl 35 OECD ülkesinin sıralandığı rapordaki bu rakamlarla Türkiye, Meksika'dan sonra en üst sıralarda yer aldı.
25-34 yaş aralığında olup lise eğitimi almamış olanların oranı örneğin başkent Ankara'da yüzde 33 iken, Van, Muş, Bitlis ve Hakkari gibi kentlerde yüzde 70 düzeyinde.

Lise düzeyinin altındaki kadınların oranı erkeklerden fazla

Avrupa İstatistik Ofisi'nin (Eurostat) güncel verileri, Avrupa ülkelerinin pek çoğuna paralel olarak Türkiye'de eğitimden erken ayrılmaların oranının hızla düştüğünü gösteriyor.
Ancak birçok OECD ülkesinde erkeklerin eğitim düzeyi kadınlardan daha düşükken, Türkiye'de aksine kadınlar erkeklere göre dezavantajlı konumda.
Türkiye'de 2017 yılında, eğitimden erken ayrılma oranı kadınlarda yüzde 34 iken, erkeklerde bu oran yüzde 31 olarak kayda geçti.
Yazının devamı için
https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-45547955


Tuesday, September 18, 2018

Hangi tür insansınız?

  No comments

Mynet haberde okuduğumda göre;
Dünyada dört tür insan varmış: Çekingen, ben merkezci, rol modeli ve vasat

Bilimsel bir araştırma, insanların karakter özelliklerine göre dört farklı kategoriye ayrıldığını ortaya koydu.

Bilim insanlarının dünyada 1,5 milyon kişi tarafından yanıtlanan anketlere dayanarak elde ettiği bulgulara göre, insanlar çekingen, ben merkezci, rol modeli ve vasat olarak dört farklı kategoriye ayrılıyor.
Bunun insanların karakter yapılarını bilimsel bir temele göre sınıflandıran ilk araştırma olduğu öne sürülüyor.
Araştırmaya internet üzerinden yapılan dört kapsamlı anketin sonuçları baz oluşturdu. Her biri yaklaşık 400 sorudan oluşan bu anketlere verilen yanıtlardan yola çıkılarak duygusal dengesizlik, şeffaflık, uyum gösterme, dürüstlük ve dışa dönüklük olarak sıralanan beş karakter özelliğine odaklanıldı.
Bu karakter özelliklerinin her biri için algoritmalar kullanılarak, dört farklı "küme" oluşturuldu.
Bilim insanlarının tespit ettiği bu kümeler içinde diğer insanlar tarafından en fazla sevilme ihtimali bulunanlar "rol modeli" kategorisinde yer alanlar.
Araştırmanın liderliğini yapan ABD'deki Northwestern Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Luis Amaral, yaşlıların ve kadınların "rol modeli" kategorisinde yer alma ihtimallerinin daha yüksek olduğunu söyledi.
Amaral, "Bu kişiler, güvenilir ve yeni fikirlere açık insanlar. Bir işi teslim etmek için bu kategorideki insanlar ideal aday olur" dedi.

Her kategorinin özellikleri neler?

Vasat: Duygusal dengesizliği yüksek ve dışa dönük kişiler. Ancak çok şeffaf değiller. Bu kategoride erkekten çok kadınların yer aldığı belirtildi.
Rol modeli: Duygusal dengesizliği az ancak diğer karakter özellikleri açısından yüksek. Yaşla birlikte rol modeli olma ihtimali de doğru orantılı bir şekilde artıyor. Kadınların, erkeklere kıyasla bu kategoride olma ihtimalleri daha yüksek.
Çekingen: Duygusal olarak istikrarlı ancak şeffaf ve dengesiz değiller. Dışa dönük kimseler olmadıklarını söylemek mümkün. Ancak uyum gösterme ve dürüst olma özelliklerini taşıyorlar.
Ben merkezci: Çok dışa dönük ancak şeffaflık, uyum gösterme ve dürüstlük konusunda ortalamanın altında kalıyorlar. Araştırmaya imza atan bilim insanlarından biri, bu kategoriyi "Bu kişilerle birlikte zaman geçirmek istemezsiniz" sözleriyle tarif ediyor.

Emmy Ödülleri sahiplerini buldu.

  No comments
DW Türkçe'de yer alan habere göre;
ABD'de televizyon dünyasının en önemli ödülleri arasında sayılan Emmy Ödülleri dün Los Angeles'ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. "TheMarvelous Mrs. Maisel" adlı dizi geceden en çok ödülle ayrılan yapım oldu.
Los Angeles merkezli Televizyon Sanat ve Bilimleri Akademisi tarafınan bu yıl 70'inci kez verilen Emmy Ödülleri dün düzenlenen törenle sahiplerini buldu. 122 kategoride verilen ödüllerde bu yıl başı çeken yapım bir dönem dizisi olan "The Marvelous Mrs. Maisel" oldu.
50'li yıllarda geçen bir hikayeye odaklanan dizi, "En İyi Komedi Dizisi" dalında ödüle layık görüldü. Dizinin başrol oyuncusu Rachel Brosnahan "En İyi Başrol Oyuncusu" dalında ödül alırken, Alex Borstein da "En İyi Yan Rol Oyuncusu" seçildi. Dizi ekibi, toplam sekiz ödülle geceden ayrıldı.
George R.R. Martin'in çok satan romanından uyarlanan "Game of Thrones" dizisi ise "En İyi Drama" dalında rakiplerine fark atmayı başardı. Geçen yıl aynı kategoride ödül alan "The Handmaid's Tale"i bu sene geride bırakmayı başaran dizi toplam 22 dalda ödüle aday gösterilmişti. Dünya çapında geniş bir hayran kitlesi elde eden "Game of Thrones" geçen yıllarda toplam 45 dalda Emmy Ödülü almayı başardı.
70. Emmy Ödülü sahiplerinin bazıları şöyle:
En İyi Drama: "Game of Thrones" (HBO)
En iyi mini dizi: "The Assassination of Gianni Versace: An American"
En iyi komedi: "The Marvelous Mrs. Maisel"
En iyi TV filmi: "USS Callister" (Black Mirror)
En iyi kadın oyuncu (Drama): Claire Foy, "The Crown"
En iyi erkek oyuncu (Drama): Matthew Rhys, "The Americans"
En iyi erkek oyuncu (Komedi): Bill Hader, "Barry"
En iyi kadın oyuncu (Komedi): Rachel Brosnahan, "The Marvelous Mrs. Maisel"
En iyi kadın oyuncu (Mini dizi ya da film): Regina King, "Seven Seconds"
En iyi erkek oyuncu (Mini dizi ya da film): Darren Criss, "The Assassination of Gianni Versace: American Crime Story"
En iyi yönetmen (Drama): Stephen Daldry, "The Crown"
En iyi senaryo: Joel Fields ve Joe Weisberg, "The Americans"
Afp,dpa/BÖ,MK
Emmy Ödülleri sahiplerini buldu https://p.dw.com/p/353Fd

Monday, September 17, 2018

100 tabak suşi yenir mi?

  No comments
BBC de yer alan habere göre;
Almanya'nın Landshut kentinde 'yiyebildiğin kadar ye' kampanyası yapan bir açık büfe suşi restoranı, 100 tabak yemek yiyen triatloncu müşterisine giriş yasağı koydu.
Jaroslav Bobrowski adlı müşteri, "hiç bitmeyen yemeği" için yaklaşık 16 Euro hesap ödedi. Garsonlar, Bobrowski'nin bahşişini reddederken restoran sahibi, "Bu normal değil" dedi.
Bobrowski, 20 saat aç kaldıktan sonra tıka basa doyuncaya kadar yemek yenen bir rejim uyguluyor. Eskiden vücut geliştirme sporu yaptığı belirtilen Bobrowski, bir gazeteye, giriş yasağına şaşırdığını belirterek restoranın düzenli bir müşterisi olduğunu söyledi.
'80 tabak falan yemişimdir'
Bobrowski, 100 tabak suşi yemediğini, restoran sahibinin rakamı "abarttığını" öne sürerek "80 tabak falan yemişimdir. Ama 100'e yuvarlamışlar" dedi.

Garsonların Bobrowski'nin ne kadar suşi yediğini hesaplamak için masasındaki boş tabakları kaldırmadığı belirtiliyor.

Sunday, September 16, 2018

Japonlar Maraş dondurmasını merak ediyor.

  No comments
Sputnik'te yer alan habere göre;
Dünyada en çok kullanılan arama motoru Google'un bir aylık trend verilerine göre Japonya'da Türkiye ile ilgili en çok aranan konular arasına Maraş dövme dondurmasının da listeye girmesi dikkat çekti. Japonların dondurmayı araştırması ise ustaların yaptığı ilginç şovundan kaynaklanırken Türkiye ile ilgili aramalarda Maraş dondurması dışında lokum,rakı, Lira, İstanbul, uluslararası ticaret, Osmanlı İmparatorluğu, Sultanahmet Camii, balon uçuşları ile ilgili konularda üst sıralarda yer aldı.Japonlar Türkiye'de Kapadokya'ya balon turu için gelen turistler sıralamasında listelerin en önünde yer alıyor. Bu arada Türk turizmindeki yeniden yükselme trendi Google'un verilerine de yansıdı. Google'un son 12 aylık trend verilerine göre dünya genelinde "Holiday to Turkey 2019"(Türkiye'ye tatil 2019) aramaları büyük artış gösterdi.

Saturday, September 15, 2018

İnsan neden kaytarır?

  No comments
BBC Türkçe'nin haberine göre; tembelliğin ve kaytarma eğiliminin beynin amigdala bölümü nedeniyle ortaya çıktığını öne süren bilim insanları amigdalanın motivasyonu kontrol ettiğini ifade etti. Duyguları da denetleyen amigdalanın boyutu kaytarma oranını belirliyor.
Bilim insanları kaytarmaya meyilli kişilerde amigdalanın daha büyük ve eylem merkeziyle bağlantısının daha zayıf olduğunu belirtiyor.

Amigdalası büyük insanlar, duyguları süzüp dikkat dağınıklığını kontrol etme konusunda sorun yaşıyorlar. Ayrıca bu kişiler olumsuz sonuçlar konusunda diğer insanlara nazaran daha çekingen oluyorlar bu nedenle de tereddüde kapılıp ertelemeyi tercih ediyorlar.

Amigdalası büyük kişiler tembellik değil sadece gerekeni değil başka bir şeyi yapmış oluyorlar. Bilim insanlarına göre beyni eğitmek imkansız değil.

Bunun için dikkatinizi dağıtan ne varsa hepsini azaltarak adım adım planlama uygulamasını devreye sokun. Ayrıca meditasyon yaparak kafanızdan geçenlerin farkında olabilirsiniz.




Wednesday, September 12, 2018

Plastik çöpe organik çözüm mü geliyor?

  No comments
İngiltere'de yayınlanan The Times gazetesinin aktardığına göre konuyla ilgili 18 ülkeden 100'den fazla bilim insanı bu hafta Londra'nın batısında yer alan botanik bahçesinde bir araya gelerek bu mantardan yola çıkarak nasıl araştırmalar yapılabileceğini tartışacak.
Pakistan'ın başkenti İslamabad'daki bir çöplükte bulunan plastik yiyen bir mantar türü, her geçen gün büyüyen plastik kirliliğine bir çözüm olabilir.
Londra'daki Royal Botanic Gardens'ın (Kraliyet Botanik Bahçeleri) yayınladığı rapora göre mantar doğada çözünmesi yüzyıllar alan plastiği haftalar içinde çözüyor.
Mantarın salgıladığı enzimler polyester poliüretan gibi plastikleri çözebiliyor. Bilim insanları şimdi bu enzimin yaratılmasından hangi genlerin sorumlu olduğunu tespit etmeye çalışıyor. Gen tespit edildikten sonra bu enzimin endüstriyel miktarda üretilip üretilemeyeceği araştırılacak.
The Times'a konuşan Royal Botanic Gardens'tan Dr. Ilia Leitch, bu genin okyanuslardaki deniz mantarlarına da aktarılarak o bölgelerdeki plastik kirliliğinin de azaltılabileceğini söyledi. Leitch büyük şirketlerin de bu mantarla ilgilendiğini ve mantarın beş yıl içinde plastik sorununa yanıt olma potansiyeli taşıdığını belirtti.
Dünyadaki mantar türlerinin yalnızca yüzde 5'inin tespit edildiği tahmin ediliyor. İnsanların tırnaklarından hayvanların ciğerlerine kadar çok çeşitli yerlerde farklı boyutlarda ve özelliklerde yetişebilen mantarlar, en geniş çeşitliliğe sahip canlılar arasında yer alıyor.

Friday, June 1, 2018

Harput için büyük haber

  No comments
CNN de yer alan habere göre;
Harput UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi'nde
Binlerce yıllık tarihi ve kültürel mirasıyla açık hava müzesini andıran Elazığ'ın tarihi Harput Mahallesi UNESCO Dünya Geçici Miras Listesi'ne alındı. Pisa kulesinden daha fazla eğik Ulucami minaresi ve kalesi başta olmak üzere bir çok tarihi içerisinde barındıran Harput, için süreç geçen yıl şubat ayında başlatılmıştı.

Elazığ Belediyesi ile Ankara Elazığ Kültür ve Tanıtma Vakfı'nın projesiyle Harput'un UNESCO Dünya Miras Listesine girmesi ile ilgili başlatılan süreç kapsamında önemli bir gelişme yaşandı. Pisa kulesinden daha fazla eğik Ulucami minaresi ve kalesi başta olmak üzere bir çok tarihi içerisinde barındıran Harput, UNESCO'nun Dünya Geçici Miras Listesine alındı. Yaşanan süreçle ilgili Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz gazetecilere bilgi verdi.
Harput’un UNESCO Dünya Geçici Miras Listesine girebilmesi için geçen yıl Şubat ayında başlatmış oldukları çalışmaların bugün itibari ile sonuçlandığını aktaran Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz şunları söyledi:

“Tabi geçen yıl Şubat ayında başlattığımız bu çalışmadan sonra yurt içinde ve yurt dışında bir çok çalışmalarımız oldu. Mayıs 2017 tarihinde Paris’e gittik. UNESCO’nun kendi konferans salonunda Harput’umuzu anlattık. Tarihçilerle, Fransız yazarlarla, çizerlerle bir araya geldik. UNESCO yetkilileriyle bir araya geldik."
"Nihayetinde Harput’ta yapmış olduğumuz çalışmalar, restorasyon çalışmaları, hem Harput’la ilgili bilgi ve dokümanları doğru zamanda doğru bir şekilde ilgili yetkililere aktarmamız neticesinde UNESCO bugün itibariyle kararını vermiş oldu. Harput belki Türkiye tarihinde en kısa zamanda yapılan çalışmalarla UNESCO’nun dünya geçici miras listesine alındı. Elazığ’ımıza ve Harput’a hayırlı olsun” dedi.

Başkan Yanılmaz, "Harput’un kalıcı listede olması için çalışmalarımız devam edecek. Bütün bu çalışmaların içinde bizim Harput’la ilgili yapılan restorasyon ve diğer fizbilite çalışmalarında kurmuş olduğumuz KUDEP biriminin disiplinli çalışmasının büyük bir etkisi var. Bir yerde tarihi ve sanatı bir araya getirmek istiyorsanız orada disiplinli bir yapıyı oluşturmanız lazım."

Bacak egzersizlerinin beyin sağlığı için önemini biliyor musunuz?

  No comments

BBC de yer alan habere göre,

İtalyan bilim insanlarının yaptığı bir araştırmaya göre yürüyüş, koşu gibi bacakları çalıştıran egzersizler beyin sağlığına katkıda bulunuyor.

Milano Üniversitesi ve Pavia Üniversitesi tarafından yapılan ve sonuçları Frontiers in Neuroscience dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, bacaklarını hareket ettirmeyen kişilerin beyninde sinir kök hücreleri azalıyor ve yeni sinir hücrelerinin oluşumu yavaşlıyor.

Bacakları çalıştıran egzersizler ise yeni sinir hücrelerinin oluşumuna katkıda bulunuyor.

Araştırmacılar, laboratuar fareleri üzerinde yaptıkları incelemelerde, 28 gün boyunca bacaklarını hareket ettirmeyen farelerin beyinlerinde sinir kök hücrelerinin yüzde 70 oranında azaldığını ve yeni sinir hücrelerinin oluşumunun yavaşladığını tespit etti.

İtalyan haber ajansı Ansa'ya konuşan araştırmacılardan Daniele Bottai, "Farelerin arka bacaklarını hareket ettirmemesinin, beyin sağlığı için kritik önemde olan subventriküler bölgede yeni sinir hücrelerinin oluşumu sürecini nasıl etkilediğini analiz ettik" dedi.

Bottai, beynin bu bölgesinin, sinir kök hücrelerinin yeni sinir hücrelerine dönüştüğü alan olduğunu ve bu yüzden sağlıklı bir beyin yapısı için kilit önemde olduğunu vurguladı.

Bottai, araştırmada elde ettikleri bulguların tekerlekli sandalye kullananlar ve uzaya giden astronotlar gibi bacak hareketliliği kısıtlı kişilerin beyin sağlığını korumaya yönelik önleyici tedavilerin geliştirilmesine katkıda bulunabileceğini belirtti.

10 kanser türünün belirlenmesinde büyük buluş

  No comments
Bbc Türkçe'de yer alan habere göre,

Kanser bilimi alanında çalışanların bir araya geldiği en büyük buluşma olma özelliğini taşıyan bir konferansta, hastalığın erken teşhisine ilişkin çığır açacak bir gelişme duyuruldu.

ABD'nin New York kentinde gerçekleşen konferansta, 10 farklı kanser türünün, kan testi yoluyla erken teşhis edilebileceği açıklandı.

Guardian gazetesinde yer alana habere göre, likid biyopsi adı verilen ve kanda dolaşan kanserli hücreleri tespit etmeye odaklanan yöntem, yumurtalık ve pankreas kanserlerinin erken teşhisinde özellikle iyi sonuç verdi.

Araştırmacılar, diğer kanser türleri için de bu yöntemin evrensel bir tanı aracı olmasını umduklarını açıklıyor.

Araştırmayı kaleme alan Taussig Kanser Enstitüsü'nden Doktor Eric Klein, bu gelişmenin kanser araştırmalarında çığır açma potansiyeli olduğunu söyleyerek, "Bu testin çok insanın hayatını kurtarmasını umuyoruz" dedi.

Toplam bin 600 vaka üzerinde gerçekleştirilen araştırmaya katılanlardan 749'una o ana kadar kanser tanısı konulmamıştı. 878 kişiye ise henüz tanı konulmuştu.

Testin özellikle, pankreas, yumurtalık, karaciğer ve safra kesesi kanserlerinin tanısında "5 hastanın 4'ünde isabet" gösterdiği açıklandı.

Lemf ve miyelom kanserlerinde ise isaber oranı yüzde 77 ve yüzde 73 olarak gerçekleşti.

Araştırmacılar kan yoluyla tanının, ileriyle doğru atılmış önemli bir adım olduğunu söylerken klinik araştırmaların gerekliliğine de dikkat çekiyor.

Comments